Yirminci Yüzyıl Ticari Deniz Taşımacılığındaki En Kritik Yenilik: Konteyner ya da Taşıma Kabı – Ergun Türkcan


Günümüzdeki ‘küreselleşmenin’ hızlanması, ithal ikamesi yerine tüketicinin en uzak yerlerden beslenmesi ve ithal ikamesinin demode olmasının yolu, çok basit görünen bir metal kutunun, taşıma kabının (container) icadıyla mümkün olmuştur.

Demir tekneli buhar gemilerinin doğuşundan itibaren iki eğilim güçlüdür; teknelerin hacmi giderek büyürken işlevleri çeşitlenir. Bu gemilerin yolcu taşıyanları, yani transatlantikler, 1960’larda Atlantik’i geçen yolcu uçakları çıkıncaya kadar Avrupa-Amerika seferlerini yaptılar ve müzelik oldular. Onun yerine yüzer-otel sayılan, turistik amaçlı büyük ‘cruise’ gemiler tasarlandı (bu gemilerin de çoğu Kovid-19 salgınıyla hurdaya döndü), konumuz bu değildir. Yük gemileri, yani kuru yük (şilep), sıvı yakıt ve sıvı gaz taşıyan tankerler ise, özellikle Süveyş’i kapatan 1967 İsrail Savaşı’ndan sonra Güney Afrika rotasında ekonomik olmak için büyük hacimlere ulaştılar: 150-200 bin hatta daha da fazla tonilatoluk tekneler denize indi.

Bu yazının konusu, kuru yük gemilerinin tahmil ve tahlisiyesi (dolum ve boşalım) ile ilgilidir. Çünkü gemilerin kömürden petrole geçişi2 , modern seyrüsefer sistemlerinin savaş gemilerinden balıkçı teknesine ve yatlara kadar aynı hızda yayılması, yeniliğin yayılması ve taklidi dışında büyük bir özellik taşımaz. Ancak bu gemilerin klasik limanlarda dolumu, tabii boşalımı daha 1950’lerde bile büyük sorunlar yaratmağa başladı. Ben uzman bir yazarın (D’Eramo, 2015:85-99) verilerine dayanarak bu sorunları ve çözümleri açmağa çalışacağım.

Klasik Bir Limanda “Tahmil-Tahlisiye”

Konuya 1954’te yapılmış bir çalışmanın sonuçlarını vererek gireceğim (Levinson, 2006:33- 34). 1950 yılları başında ABD’nin doğu kıyısı ile Avrupa arasında yük taşıyan tipik bir kargo gemisi (Warrior), (194.529 parçadan oluşan 5.000 ton yük; balyalar, karton kutular, meyve sandıkları, çuvallar, tenekeler, bobinler vb. ayrıca 53 otomobil)3 Brooklyn Limanı’na 151 şehirden trenle, kamyonla ve mavnayla 1.156 ayrı seferde getirilmiştir. Bunların geminin dengesini bozmayacak ve ambarlarda boş yer bırakmayacak tarzda yerleştirilmesi özel bir beceri teknik gerektirir.

Sayı: 153
Sayfa Aralığı: 77-84

Bu makalenin tamamını okumak için satın almalısınız.

1940'ta Muğla'da doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra, 1962'de, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu; askerlik hizmetinden sonra yeni kurulan TÜBİTAK'ta Türkiye'nin ilk Bilim Politikası Ünitesi'ne atandı. Bu alandaki ilk profesyonel araştırıcı olan Türkcan, doktorasını İngiltere'de Sussex Üniversitesi, SPRU'da (Science Policy Research Unit) OECD Fellow olarak hazırladı ve 1972'de Ankara Üniversitesi'nden iktisat doktorasını aldı. 1974'te TÜBİTAK'tan ayrılan Ergun Türkcan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda, Ankara Belediyesi'nde çalıştı. Hacettepe Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı ve 1979'da doçent oldu. 1978-1979'da Devlet Planlama Teşkilatı'nda, İktisadi Planlama Dairesi Müşaviri sıfatıyla Dördüncü Plan çalışmalarına katıldı. 1982'de üniversiteden ayrıldı ve çeşitli şirketlerde çalıştıktan sonra 1988'de yeniden üniversiteye döndü. Önce Gazi Üniversitesi'nde, sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde profesör olan Türkcan, 2007'de emekliye ayrıldı. Yazar, 1993'ten 2003'e kadar, kısmi zamanlı, TÜBİTAK Başkanı Bilim Politikası Danışmanı olarak çalıştı; bu arada 2000-2002 arasında kurumun Bilim ve Teknoloji Politikaları Daire Başkanlığı'na vekalet etti. ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Science and Technology Policy Studies (STPS) lisans-üstü programında yer alan Bilim ve Teknoloji Tarihi derslerini veren Türkcan'ın bu alanda birçok makale ve tebliğine ek olarak Teknolojinin Ekonomik Politiği başlıklı başka bir kitabı daha vardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.