Ekonominin politikacılara teslim olduğu günlerden geçiyoruz. İktisat politikalarının uygulayıcısı her zaman siyasal iktidarlar olmuştur. Ancak hükümetler, karar alırken sosyal tarafla, akademisyenlerle, STK’lerle iş birliği yapar; en azından onların da görüşlerini alırdı. Şimdilerde bu gelenek kalktı. Örneğin ABD Başkanı Trump bir hafta vergileri artırıyor, bir hafta sonra düşürüyor. Rusya ve Çin liderleri de benzer bir çizgi izlemekte. Bu ülkelere elbette Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerinin çoğunluğunu da eklemek gerekiyor. Elimizde kala kala yine Avrupa ülkeleri kalmakta. Türkiye’yi niye eklemiyorsunuz dediğinizi duyar gibiyim. Türkiye freni boşalmış kamyon gibi. Kimi ezeceği, nerede duracağı belli değil.
Yılın ilk yarısı sona erdi. Ülkemizde yıllık enflasyon oranı Haziran ayı sonunda TÜİK’e göre yüzde 35, işsizlik oranı yüzde 8,4, dış ticaret açığı ise ilk beş ayın sonunda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,7 oranında artarak 41,5 milyar dolara ulaşırken, cari açık da yılın ilk dört ayında geçen yıla göre yüzde 39 artarak 20,3 milyar dolara erişti. Sadece Nisan ayında döviz rezervi 24,9 milyar dolar azaldı. Bütçe açığı da yılın ilk beş ayı sonunda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 37,8 oranında artarak 650 milyar TL oldu. Yılın ilk altı ayı sonunda ekonomideki tek başarı, borçlanmada gerçekleşti. Kamu toplam borç stoku Nisan ayı itibarıyla yıllık bazda yüzde 7,6 oranında artarak 282,7 milyar dolara ulaşmıştır. Yine 2025 yılında, uzun süre sonra, kamu faiz ödemeleri anapara ödemelerinin üzerine çıktı. Bu köşede birkaç kere yazmıştım fakat yine yazma gereğini duyuyorum, 2023 Haziran ayında yürürlüğe giren programın ana amacı Türkiye’yi borcunu ödeyen ülke konumunda tutmaktır. Bunu da başarmıştır. 2002 yılından bu yana uygulanan politikaların neticesinde aynı yılın sonunda 258 milyar TL olan AB tanımlı borç stoku, 23 yılın sonu gelmeden 11 trilyon 64 milyar TL’ye ulaşmıştır. Yani Türkiye, geleceğini tıpkı Osmanlı Devleti gibi ipotek etti. Unutmayalım Osmanlı’nın borçlarını genç Cumhuriyet 1954 yılına kadar ödedi.
Yurt içindeki politik gelişmeler ekonominin yönünü belirlemekte. Burada sorun yaratan olgu ekonomi-politika ilişkisinin hukuki altyapıdan kopması. Bu durum her ülkede sorun yaratır. Doğal olarak, Türkiye’de de böyle oldu. Üstelik uluslararası gelişmeler bu kaotik ortamı beslemekte. Ekonomi ve politika, kuralsızlık ve plansızlık içinde olduğundan, uluslararası gelişmelere karşı dirençsizdir, bundan dolayı ülkenin geleceğine ilişkin kararlara imza atılmaktadır.
Bu sayımızda siyasal rejim ve ekonomi üzerine yazılar bulacaksınız. Bunun yanında farklı konularla ilgili makaleler de yayımlıyoruz. Yaz sıcağında ekonomideki gelişmeler de aynı derecede sıcak. İTD olarak gündemin canlılığına tümüyle kapılmadan analizler yapmaya devam edeceğiz. Bu sayımıza destek veren tüm akademisyenlere teşekkür ederiz.
Sağlıkla, sevgiyle ve okuyarak kalın.




Bir cevap yazın