Elinin Hamuruyla, Eksik Eteğiyle Akademide Kadın Kısmısı – Ayça Tekin-Koru (İTD 110)


“İnançlarınız düşünceleriniz olur,

Düşünceleriniz sözleriniz olur,

Sözleriniz eylemleriniz olur,

Eylemleriniz alışkanlıklarınız olur,

Alışkanlıklarınız değerleriniz olur,

Değerleriniz kaderiniz olur.”

                                                                       -Gandhi

 

Bu da nereden çıktı şimdi? Mart ayı da değil. Niye akademideki “kadın kısmısı” konusunda yazıyor ki bu kadın? Allah Allah…Ekonomistsin sen. Teorici de ol(a)madığına göre… “Paşa paşa” otur bilgisayarının karşısına, aç STATA’yı, al sayıları karşına, yap işte analizlerini “adam gibi”. Yani tabi ki sana kimse “elinin hamuruyla”, “eksik eteğinle” diyemez ama uzmanlık alanının dışında yazmak senin “bilim adam”lığına yakışır mı? Ne öğrettiler sana “kızım” Amerika’da doktora yıllarında? Hatırla bakalım. Şöyle bir iman tazele:

-“Aman ha dağılma, bir konuyu seç, sadece o konuda derinlemesine araştırma yap. Uzmanlaş. Hem Adam Smith de öyle demiyor muydu? Öğretmediler mi size Türkiye’de?”

Öğretmezler mi? Öğrettiler elbet, ama başka şeyler de öğrettiler:

-“ODTÜ’de ‘Theory of Moral Sentiments de okuyun çocuklar’ demişlerdi ama…”

-“Bırak bu zırvaları… Sana ne diyoruz, duymuyor musun?”

Konuşmanın bu noktasında artık arka-planda bir Indiana Jones klasiği olan ‘the Raiders March’ çaldığını hayal etmek lazım sanki.

-“UZ-MAN-LAŞ. Gerisine de fazla kafa yorma. “Hot” bir konu seç, nicel yöntemleri iyi öğren, iyi uygula ve iyi yaz. Son olarak, sevgili Ayça, sana ‘pièce de résistance’ tavsiyemiz: Yazılarına “sexy” başlıklar koy. Anladın mı?”

-“Anladım…”

Kuvvetlidir benim kavrayışım. Anlamıştım tabii. Ne vardı bunda anlamayacak? Ama sorgulamamıştım. Çok gençtim; 23 yaşındaydım. Herhalde onlardan daha iyi bilecek değildim. Ne mi yaptım? İlk on yılda harfiyen uyguladım bana söylenenleri. Başarılı oldum mu olmadım mı bilmiyorum. Başarı ne, onu da bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: O konuşmanın olduğu günden bu güne bir 23 sene daha geçti. Köprünün altından çok sular aktı. İşte o akıp gidende saçlarını yıkayan salkımsöğütler büyüttüm suyun iki yanında. Demem o ki, bu satırları kadının adının bile olmadığı Kuveyt’te yazan ben, uysal uysal “Anladım” diyen  ben değilim artık.

“Uzmanlık alanı”mın dışında ve önemini her geçen gün biraz daha fazla idrak ettiğim konularda yazabilmek özgürleştirici bir deneyim. İktisat ve Toplum ise buna zemin hazırlayan platform benim için. Ve çok kıymetli.

İki kıvılcımı var bu yazının: Birincisi, yerli bir mevzu. Türkiye ekonomisi ile ilgili paneller yapılıyor Ankara’da, İstanbul’da ve daha başka başka yerlerinde memleketin. Sosyal medyada boy boy fotoğraflar. Kadın yok. Ya da numune olarak, eser miktarda var. Önem verdiğimiz, yön verici niteliği yüksek, iktisat bilimine dair dernek/kurumların yönetimleri değişiyor. Kadın yok üst kurullarında. Ya da numune olarak, eser miktarda var.

Neden diye sorduğumda aldığım iki cevap var: “Kadınları da çağırıyoruz ama gelmiyorlar.” Bu cevabın arkasında hiç olmazsa bir çaba var. “Biz de çok istiyoruz ve inanın deniyoruz ama sonuç bu” diyorlar ellerini iki yana çaresizce açarak.

İyi ama neden böyle? O konuda çalışan kadın akademisyen çok mu az? Yani havuzunuz mu küçük? Biri hayır deyince gidecek bir ikinci yok mu? Ya da çağırdığınız kadın akademisyenler bazı sebeplerle o ortamda olmamayı mı seçiyorlar? Nedir o sebepler? Hep aynı isimlerin ipotek altına aldığı tartışmalara girmek mi istemiyorlar? Tedirgin edecek cinsiyetçi yaklaşımlarla mı karşılaşacaklarını düşünüyorlar? Konuşulanları ipe sapa gelmez, havanda su dövme halayları olarak mı görüyorlar? Yoksa kendilerine mi güvenmiyorlar? Kendilerini eksik mi buluyorlar? Eğer öyleyse, neden?

“Bunu neden garipsediniz ki?” ise kontra-soru şeklindeki diğer cevap. Bu, anlaması daha zor olanı. Düşünmemiş, önemsememiş, umurunda olmamış bu ekibin. Ya da düşünmüş ve bunun garipsenmeyecek bir durum olduğuna kanaat getirmiş.

İyi ama neden böyle? Bu tür angajmanlarda kadın katılımına alışkın olmadıkları için mi düşünmüyorlar bile? Ya da bu konuyu düşünme ve tartışma olgu ve eylemlerini sıkıcı ve  neticesiz buldukları için mi umursamıyorlar? Yoksa, “Kadın-erkek arasındaki ‘Allah vergisi’ farklar sebebiyle nasıl matematik ve mühendislik gibi alanlarda erkek hakimiyeti varsa ekonomi bölümlerinde de bu kaçınılmaz bir gerçek ve sorduğunuz sorunun cevabı burada gizli bağyan” diye düşünüyor ama bunu da uluorta söylemenin maliyeti fazla olacağı için mi bu kaçamak cevabı veriyorlar? Su-i misal emsal olmaz derler ama Harvard’ın eski rektörü ünlü iktisatçı Lawrence Summers gibileri bu konuda örnek almış olabilir mi böyle düşünenler acaba diye de içimden geçmiyor değil.

Tüm bu sorular kafamı kurcalayıp duruyor. Öyle hap gibi cevaplarım yok, sevgili okuyucu. Kafam karışık. Sen, belki de benden çok daha fazla, çok daha uzun süreler düşündün bunları. Belki de bire bir yaşadın. O zaman bir iyilik et, yaz bana. Paylaş lütfen.

İkincisi, dış mihraklı bir analizin yerele izdüşümü çerçevesinde kafamda şekillenen bir mevzu. CSWEP (Ekonomi Mesleğinde Kadınların Statüsü Komitesi) tarafından 2018 Aralık ayında hazırlanan raporu dikkatle okudum. Önemli bulduğum tespitler şöyle:

Akademideki kadınlar için üç gerçek hala geçerli: (i) Doktora öğrencisinden profesöre kadar kadınlar azınlık olagelmiş ve olmaya devam etmektedir; (ii) Yeni doktora mezunu –profesör spektrumunda kademe ne kadar yüksekse, kadınların temsili o kadar düşüktür; (iii) Erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınlar, doçente terfi sırasında orantısız şekilde akademik merdivenden düşmektedir ve bu ekonomi mesleğine özel bir durumdur.

İki yeni eğilim ise endişe vericidir ve araştırılmalıdır: (i) Doktora programlarına giren kadınların payı son 20 yıl içinde artmamıştır; ii) Lisansta ekonomi seçen kadınlarının oranı azalmaktadır.

“Acaba bizde vaziyet nasıl?” sorusu ilk aklıma gelen oldu. Bunun için YÖK web sitesine başvurdum. Şu anki durumun fotoğrafını çeken bir veri var; yani geçmiş yıllara ilişkin veri yok web sitesinde. Bu veri eminim vardır bir yerlerde ve aslında onu kullanarak yapılan analizler daha çok ışık tutar bize. Ama ben şu anda bununla idare edeceğim.

İki örneklem kullandım. Birincisi Türkiye’deki tüm üniversiteler, ikincisi ilk ondaki üniversiteler. İlk ona bakmak istememin sebebi, diğerlerinden bir ayrışmanın olup olmadığını anlamak. Kendi kafamda bir ilk on tespitim var ama sırtımı çokça kullanılan bir kaynağa yaslamayı daha uygun buldum ve US News and World Report sıralamalarına baktım. Sıralamayı, okulların araştırma performanslarına ve bölgedeki/dünyadaki akademik topluluk üyelerinin değerlendirmelerine göre yapıyorlarmış. Bu da benim burada yapacağım ufak alıştırma için yeterli. İlk ona giren üniversiteler şöyle: Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Koç Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi.

Sadece ekonomi bölümlerine değil temel bilimler ve mühendislik alanlarına da bakmak istedim. Temel Bilimler başlığı altında Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji bölümlerini, Mühendislik başlığı altında Kimya, Endüstri, Bilgisayar, Elektrik/Elektronik, İnşaat ve Makine Mühendisliği bölümlerini inceledim. Dolayısıyla, kapsayıcı değil, seçilmiş bir liste sunmuş oluyorum size.

Tablo 1. Örneklemlerde Yer Alan Üniversite Türüne İlişkin Özet Bilgi Aralık 2019 itibarı ile

Tüm Üniversiteler İlk On
Sıklık % Sıklık %
Devlet 987 79.5 81 83.5
Vakıf 255 20.5 16 16.5

Not: İlk 10 üniversite listesi, US News and World Report web sitesine 02.12.2019 tarihli erişim sonucunda elde edilmiştir. https://www.usnews.com/education/best-global-universities/turkey

Kaynak: Yüksek Öğretim Bilgi Yönetim Sistemi, Öğretim Elemanı İstatistikleri

Tablo 1 ve Tablo 2 bu örneklemlere ilişkin özet bilgi sunuyor. Toplamda 11 farklı bölümü inceliyorum. Bu da, Türkiye genelinde 1242 bölüm, ilk onda ise 97 bölüm demek oluyor.

Tablo 2. Örneklemlerde Yer Alan Bölümlere İlişkin Özet Bilgi Aralık 2019 itibarı ile

Tüm Üniversiteler İlk On
Sıklık % Sıklık %
Ekonomi 144 11.6 10 10.3
Matematik 106 8.5 10 10.3
Fizik 88 7.1 8 8.3
Kimya 88 7.1 11 11.3
Biyoloji 67 5.4 3 3.1
Kimya Müh. 44 3.5 9 9.3
Endüstri Müh. 116 9.3 8 8.3
Bilgisayar Müh. 155 12.5 11 11.3
Elektrik/Elektronik Müh. 150 12.1 9 9.3
İnşaat Müh. 143 11.5 8 8.3
Makine Müh. 141 11.4 10 10.3

Not: İlk 10 üniversite listesi, US News and World Report web sitesine 02.12.2019 tarihli erişim sonucunda elde edilmiştir. İlk onda, bazı bölümlerden 11 tane olmasının sebebi ODTÜ’nün Ankara ve Kuzey Kıbrıs yerleşkelerinin YÖK tarafından ayrı değerlendirilmesidir. https://www.usnews.com/education/best-global-universities/turkey

Kaynak: Yüksek Öğretim Bilgi Yönetim Sistemi, Öğretim Elemanı İstatistikleri

Şekil 1 Türkiye’de bu örneklemlerdeki kadın akademisyen oranlarını gösteriyor. Bu oranı ağırlıklı ortalama olarak hesapladım. Yani, kullandığım ağırlıkları, bölümdeki toplam öğretim üyesi (prof, doçent, dr) sayısını, o bölümün ait olduğu başlık altındaki toplam öğretim üyesi sayısına bölerek elde ettim. Grafiklerdeki yeşil hat kişisel temennimi yansıtıyor.

Tüm üniversiteler örnekleminde, ekonomi bölümlerinde kadın akademisyen oranı profesör, doçent ve dr öğretim üyeleri için sırasıyla %23, %34 ve %39. Akademik terfide Amerika’dakine benzer bir resim mevcut. Akademik merdiven, burada da tırmanması zor bir merdiven kadınlar için. Fakat, şöyle umut verici bir gözlemim var ki, bizde ekonomi bölümlerinde kadın oranları Amerika’dan 10ar puan yüksek. İlk ondaki üniversitelere baktığımda resim değişiyor. Bir 10 puan daha sıçrama var kadın profesör ve doçent oranlarında. Bu da güzel. Demek ki, bizim önde giden üniversitelerimizde bu konuda önemli bir bilinç düzeyi var. Ama hala yeşil hatta dokunamamışız ortalamada. Bir başka gözlemim ise kadın doktor öğretim üyesi oranının ilk on ve tüm üniversiteler arasında farklılık göstermemesi. Tarihsel bir analiz yapamadığım için bunun genç kadınların ekonomi alanında temsillerinde bir düşüş eğiliminden kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespit edemiyorum. Önemli bir konu ve daha derin araştırmak lazım.

Temel bilimlerdeki durum gerçekten umut verici. Larry Summers’a inat. Tüm üniversiteler örnekleminde, kadın akademisyen oranı profesör, doçent ve dr öğretim üyeleri için sırasıyla %32, %43 ve %48. İlk on örnekleminde ise yeşil hatta değilmek üzere. Ne mutlu bir tablo! Nasıl başardılar bunu acaba?

Mühendisliğe baktığımda ise durum maalesef kötü. Türkiye genelinde kadın akademisyen oranı profesör, doçent ve dr öğretim üyeleri için sırasıyla %15, %22 ve %26! Kimya ve endüstri mühendisliği bölümlerinde kadın oranları yüksek ama bu bölümlerin temsil kabiliyeti, inşaat ve makine mühendisliği gibi Türkiye’de sayıca çok ve öğretim üyesi mevcudu kalabalık bölümlere göre düşük. İnşaat ve makine mühendisliği bölümlerinde, sözgelimi, kadın profesör oranları sırasıyla %11 ve %8. İlk ona baktığımızda, oranlarda bir artış var ama yeşil hattan hala çok uzaklar.

Sonuç Yerine

Çok az kişi kültürümüzün klişelerle dolu olmadığını iddia edebilir. Bu sadece bize has da değil zaten. Yanınızda kim varsa şu anda sorun ve hemen size 10-15 tane klişeyi arda arda sıralasın. Klişelerin evrimsel bir ihtiyacın eseri olduğu tartışmasına burada girmeyeceğim. O başka bir yazıya kalsın.

Bu yazı bağlamında hepimizin bildiği bir klişe var: Oğlanlar/erkekler matematik ve fen bilimlerinde, kızlar/kadınlar ise edebiyat ve sosyal alanlarda daha iyidir. Bu ve bunun gibi basmakalıp inançlar, kitle iletişim araçları, kitaplar, anne-babalar, akranlar ve öğretmenler aracılığıyla toplumun en önemli dokularından biri olan kültüre nüfuz ediyor ve kültürel stereotipler dediğimiz olguyu ortaya çıkarıyor.

Stereotipleme tehdidi ile karşılaşmanın etkileri sosyal psikoloji literatüründe çokça incelenmiş bir konu. Bu karşılaşma, kişinin zorlukları benimseme ve belirsizlik içinde çalışma isteğini sınırlandırıyor, zira ortaya çıkan herhangi bir başarısızlığı, birey, klişeyi destekleyen bir kanıt olarak yorumlayabiliyor. Stereotipleme tehdidinin yaşanması, kadınların, ait olmadıkları meslekler klişesinden hareketle, matematik temelli alanlardan kaçınmalarına yol açabiliyor. Ampirik kanıtlar, bireylerin stereotipleme tehdidiyle karşılaştıklarında, özellikle de akranları arasında kendi grubunun tek üyesi iseler, liderlik rollerini sürdürme olasılıklarının daha düşük olduğunu gösteriyor.

Kadının bu yazıda incelediğim bazı akademik alanlarda temsilinin az olmasının arkasında yatan sebeplerden sadece bir tanesi stereotipleme. Önemli bir tanesi ama sadece bir tanesi. Bazıları, stereotip bir kere oluştuktan sonra onunla mücadelenin neredeyse imkansız olduğunu savunabilir. Hem gerçekçi hem de inandırıcı değil bu tespit. Bunun için tarih boyunca kadının toplumdaki rolündeki değişimi hatırlamak kafi.

Yazıyı bitirirken kültürel stereotipler konusunda ne yapacağımıza ilişkin pratik bir reçete sunmak istiyorum. Kadın meslektaşlarımın iyi bildiği bir reçete bu. Küçük adımların önemi büyük. Bir kaç tanesini burada sıralamak isterim:

  • Hiç farkında olmadan günlük yaşamda kullandığınız cinsiyetçi söylemlerin farkına varın ve bunları kullanmayın.
  • Yaptığınız işte, dersliklerinizde kadın stereotiplerini en aza indirin. Unutmayın, kadınların stereotipik ev kadınları ya da dünyadan bihaber “budalalar” olarak resmedildiği reklamlar bile kadınların önce derslerinde düşük performans göstermesine sonra da matematik temelli kariyerlerle ilgilenmemelerine yol açabiliyor. Bunu İktisat ve Toplum’da daha önce de yazmıştım.
  • Evinizde, sınıfınızda, işinizde cinsiyet eşitliğini ve adaletini vurgulayın. Erkeklerin de matematik bazlı alanlarda zorluklarla mücadele ettiğini ifade edin. Kadınlar ve dezavantajlı gruplar bazen bu mücadeleyi sadece kendilerinin verdiğine inanıyor olabilir.
  • Son olarak, Türkiye’deki ekonomistlere sesleniyorum. CSWEP benzeri bir yapılanmaya gidelim. 1971 yılından bu yana Amerikan Ekonomi Derneği’nin daimi komitesi olan Ekonomi Mesleğinde Kadınların Statüsü Komitesi (CSWEP), profesyonel kadın ekonomistlere kariyerlerini tanıtarak ve ilerlemelerini izleyerek hizmet vermekte. Biz, bunu dezavantajlı tüm gruplar için yapalım. Olmaz mı?

Şekil 1. Kadın Öğretim Üyesi Oranı (Ağırlıklı Ortalama), Aralık 2019 itibarı ile

Panel (a)-Tüm Üniversiteler Panel (b)-İlk On

Not: Yeşil hat kişisel temennimi yansıtmaktadır. Temel Bilimler başlığı altında Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji bölümleri, Mühendislik başlığı altında Kimya, Endüstri, Bilgisayar, Elektrik/Elektronik, İnşaat ve Makine Mühendisliği bölümleri yer almaktadır. Dolayısıyla, kapsayıcı değil, seçilmiş bir liste sunulmuştur. Ortalama hesaplanırken, ağırlıklar, bölümdeki toplam öğretim üyesi (prof, doçent, dr) sayısının her bir bölümün ait olduğu başlık altındaki toplam öğretim üyesi sayısına bölünmesi ile elde edilmiştir. İlk 10 üniversite listesi, US News and World Report web sitesine 02.12.2019 tarihli erişim sonucunda elde edilmiştir. https://www.usnews.com/education/best-global-universities/turkey

 

Ayça Tekin-Koru Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İktisat bölümünden lisans derecesini 1994, yüksek lisans derecesini 1997 yılında aldı. Purdue Üniversitesi, Ekonomi bölümünde doktorasını 2001 yılında tamamladı. 2001-2003 yılları arasında Krannert School of Management bünyesinde konuk öğretim üyesi olarak MBA ve Ekonomi programlarında ders verdi. Sonrasında 2003-2011 yılları arasında Oregon State Üniversitesi, Ekonomi bölümünde görev yaptı. 2012-2016 yılları arasında TED Üniversitesi, İşletme Bölümü'nün kurucu bölüm başkanlığı görevini yürüttü. Ayça Tekin-Koru çalıştığı üniversitelerde çeşitli düzeylerde uluslararası iktisat, oyun kuramı, mikroekonomi, makroekonomi ve sosyal meseleler iktisadı gibi dersler verdi. Araştırma konuları arasında, uluslararası ticaret, doğrudan yabancı yatırımlar ve iktisadi bütünleşme bulunmaktadır. Akademik araştırmalarının yanı sıra, 2012 yılından bu yana, İktisat ve Toplum dergisinde Sardunya adlı köşede Türkiye ve dünya ekonomisi üzerine yazılar yazmaktadır. Prof. Dr. Tekin-Koru, halen, TED Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesidir.

Bir cevap yazın