Ne denli çok kan ve zulüm yatıyor, bütün iyi şeylerin altında.
– Friedrich Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü Üstüne
Maurizio Lazzarato (2020) “Borçlandırılmış İnsanın İmali” isimli eserine uyarı niteliğinde bir girişle başlar. Uyarı, borçtur; borç ki günümüz sınıf mücadelesini şekillendirip, palazlandırmaktadır. Lazzarato’ya göre borçlu-alacaklı ilişkisi belirdiğinde; çalışanlar ile işsizler, tüketiciler ile üreticiler arasında bir fark kalmaz, çünkü bunların hepsi sermaye karşısında “borçlu” yani “suçlu veya sorumluya” dönüşürken, sermaye ise büyük evrensel alacaklıya dönüşmektedir. Sürükleyici gücünün borç- destekli tüketim toplumuna (Harvey, 2012: 262) dayandığı günümüz ekonomilerinde sıradan insan farkına bile varmadan borç ilişkiler ağıyla yaşamını idame ettirmektedir. Borçluluk, sorumluluk ve suçluluk kisvesi altında eşitlikçi değiş-tokuş mitiyle değil belki ama borçlu-alacaklı arasındaki hiyerarşik ilişkiyle bir yönetim şekline bürünmüştür. Çok uzağa gitmeden, borçlu- alacaklı ilişkisini ceplerinde, kredi kartlarının manyetik şeritlerinde taşıyan (Lazzarato, 2020) ve yaşamını tüketimin terimlerine indirgeyen günümüz toplumlarında aslında her birey finansallaşmış/borçlulaştırılmış toplumun başarılı birer temsilcileri haline geliyor. Doğuştan çeşitli yükümlülüklerle doğan, doğumundan ölümüne kadar her bir tekil anı borçla disipline edilen, bireyin ve toplumun hayatında borcun bu hayati önemi nereden gelmektedir? Bu soruya cevap vermek için borcu “Ahlakın Soykütüğü”yle yorumlamak gerekir.
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 147Sayfa Aralığı: 65-69
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.