Ekonomide ilginç gelişmeler yaşıyoruz. Bir yandan yarım puanlık bir büyüme hızına ulaşılacak beklentisiyle bayram havası estiriliyor, öte yandan işsizlerin sayısı ve işsizlik oranı bir türlü düşmek bilmiyor. TÜİK’in son tahminlerine göre Eylül döneminde yüzde 13,8 olan işsizlik oranı Ekim döneminde küçük de olsa bir gerilemeyle yüzde 13,5’e düştü. Ekim 2019 döneminde çalışma çağındaki nüfusta önceki yılın aynı dönemine göre büyük bir artış olmasına karşın, işgücüne katılımın son derece sınırlı kalması “kayıp işçiler” adını verdiğimiz bir sorunu gündeme getirdi. Öte yandan, TÜİK’in mal ve hizmetlerin tüketim sepeti içindeki ağırlıklarını yeniden hesaplayarak Ocak ayı enflasyonunun hesaplanmasında kullanması “ağırlıkların güncellenmesi” tartışmasına yol açtı. Son olarak, “faiz mi enflasyonun, enflasyon mu faizin sonucudur” tartışmaları devam ederken, Ocak ayında hem tüketici hem de üretici enflasyonu beklentilerin çok üzerinde geldi ve bu ekonomi yönetiminin 2020 yılına ilişkin açıkladığı “enflasyon beklentisi”nin gerçekçiliğinin sorgulanmasına neden oldu. Bu yazımızda bu üç tartışmadan kayıp işçiler ve ağırlıkların güncellenmesi tartışmalarını kısaca ele alıktan sonra esas olarak enflasyon beklentilerini değerlendirmeye çalışacağız.
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 112Sayfa Aralığı: 58 - 64
Bu makalenin tamamını okumak için satın almalısınız.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.