İran’a “Altın İhracatı” Ve Göstergelerde Çarpılmalar… – Mustafa Sönmez (İTD 31-32)


İran’a “Altın ihracatı” ve

Göstergelerde Çarpılmalar…

 

Mustafa Sönmez

 (İktisatçı-Yazar)

 

2011 ve 2012 yıllarına ait temel makro göstergelere, önceki yıllarda olmayan bir parametre musallat oldu; Altın ihracatı-ithalatı. Kendisi altın üreticisi olmayan Türkiye’nin, dikkate değer büyüklüklerde hurda altın ithal edip yine hurda altın ihraç etmesi, başta cari açık ve büyüme olmak üzere temel göstergelerin kalitesi üzerine tartışmaları da başlattı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB, İran’ın uranyum zenginleştirme programını sekteye uğratmak için 2012 Mart ayı itibariyle SWIFT sistemine ulaşmasını engelledi ve uluslararası mali işlem yapma kabiliyetini ortadan kaldırdı. Bu nedenle İran, Türkiye’ye ihraç ettiği doğal gaz ve petrol karşılığını altın alıp bunu ya doğrudan İran’a ya da aracı bir ülke olarak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden kendi ülkesine transfer yolunu kullandı. Ama, bu ödeme türü, kayıtlara ihracat-ithalat olarak geçti. .

Türk hükümetinin ilgili bakanları, bu olağanüstü durumu dillendirmemeye, ihracat içinde, hem de önemli ağırlıkta “altın” gibi bir malı, olağan ihracat kalemi gibi gösterme gayreti içine girdiler. Uzun süren bir umursamazlığın ardından nihayet, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2013 bütçe görüşmeleri sırasında olguyu doğruladı. Babacan, “Gazın parasını Türk Lirası olarak ilgili bankaya yatırıyoruz. İran’ da döviz olarak kendi ülkesine götüremediği için, altın alıp götürüyor” dedi. Babacan, bu uygulamanın ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarından kaynaklandığını da sözlerine ekledi.

Konuyla ilgili Türkiye İstatistik Kurumu ve TC.Merkez Bankası’nın açıklamaları ve yorumlarını sona saklayarak, kendi perspektifimizden bu işlemin iki temel makro göstergeye, cari dengeye ve büyümeye etkilerini analiz etmek yerinde olacaktır.

CARİ DENGE VE ALTIN

İran’a altınla ödeme, hurda altın ithalatı ve ihracatı nedeniyle, kendisi bir “ödeme” biçimi olduğu halde, dış ticaret işlemi olarak kayıtlara geçirildiği için dış ticaret göstergelerini etkiledi, hatta çarpıttı. Buna bağlı olarak da cari denge göstergelerini etkilemiş oldu. 2011 ve 2012 yılına ait dış ekonomik göstergeleri etkileyen “altın meselesi”nin yol açtığı çarpıtmaları şöyle özetlemek mümkün;

ÖDEMELER DENGESİNE ALTIN ETKİSİ
  2012 2011
Döviz Geliri (Milyon $) 207.559 184.064
Altın İhracatı 13.345 1.474
Altının  payı (%) 6,4 0,8
Döviz Gideri (Milyon $) -249.192 -253.073
Altın İthalatı -7.636 -6.252
Altının payı (%) 3,1 2,5
Cari Açığa Etki 5.709 -4.778
Resmi Cari Açık 46.935 75.092
Altından Arınmış Cari A. 52.644 71.314
CA/GSMH,% 6,0 9,7
CA/GSMH(Arındırılmış),% 6,7 9,2

 

Kaynak:TÜİK ve Merkez Bankası veri tabanı

 

Altınla ödeme  faktörünün devrede olduğu 2011 ve 2012’de döviz gelir ve giderleri bu ödemeden etkilendi. Dış ticaret toplamını etkileyen altın dış ticareti 14 milyar dolara yakın olarak gerçekleşti. 2011’de 6,2 milyar dolarlık, 2012’de de 7,6 milyar dolarlık hurda altın ithalatı yapıldığı görüldü. Buna karşılık 2011’de 1,5 milyar dolara yakın olan altın ihracatı, 2012’yılında 13,3 milyar dolar olarak kayıtlara geçti.

2011 ve 2012’nin ihracat ve ithalatına etki eden bu altın kalemi, haliyle, ödemeler dengesini, cari dengeyi de etkilemiş oldu. 2012’de Türkiye’nin döviz gelir-gider farkı, yani cari açığı, altın ödemesi üstünden  6 milyar dolara yakın düşük gösterilmiş oldu.  Böyle bir ödeme olmasaydı 2012’nin cari açığı, turizm geliri ile düzeltilmiş yaklaşık 47 milyar dolarlık halinden 53 milyar dolara yaklaşmış görünecekti ve 2012 milli gelirine oranı yaklaşık  yüzde 7 olacaktı.

Buna karşılık, İran için altın ithalatı yapılmasaydı, 2011 cari açığı da bugün resmi kayıtlarda görüldüğü gibi 75 milyar dolar değil, 71 milyar dolar , 2011’in cari açığının milli gelire oranı 1 puan aşağıda,  yüzde 9 dolayında görünecekti.

 

BÜYÜMEDE ALTIN ETKİSİ

 

2011 ve  2012 yıllarının dış ticaret toplamında 14 milyar dolarlık bir büyüklüğü olan hurda altın dış ticareti, dış ekonomik ilişkilerle ilgili göstergeleri çarpıtmakla kalmadı, büyüme göstergesini de etkiledi. Büyümeye etkisi “harcama yöntemine göre milli gelir” hesapları üstünden gerçekleşti. Altın faktörü, 2011 milli gelirinin olduğundan aşağıda görünmesine neden olurken 2012 milli gelirini yukarı çekici bir etki yaptı. Gerçekte, altından arındırıldığında  2011’in büyümesi, açıklandığı gibi yüzde 8,8 değil, yüzde 9,3 olmalıydı. Ama daha önemlisi, 2012’nin gerçek büyümesi.

 

 

MİLLİ GELİRDE ALTININ ETKİSİ (1998 Fiy.Milyar TL,%)  
  ALTIN DAHİL     ALTIN HARİÇ  
  2011 2012 Değ,% 2011 2012 Değ,%
Toplam Yurtiçi Talep 120,5 118,4 -1,8 120,5 118,4 -1,8
Mal ve Hizmet İhracatı 27,5 32,2 17,2 27 30,1 11,5
Mal ve Hizmet İthalatı -32,8 -32,8 0 -31,8 -32 0,6
GSYH 115,2 117,8 2,2 115,7 116,5 0,7

(*)İhracat ,ödemeler tablosundaki % 0,8 ve %6,4;ithalat da %2,5 ve %3,1 ağırlıklarıyla yeniden tanımlandı

 

Altın ihracatı, 2012’nin döviz gelirlerini yüzde 6,4, 2011’inkini yüzde 0,8 büyüklükte yukarı çekmiştir. Aynı şekilde hurda altın ithalatı da 2011’in döviz giderlerini yüzde 2,5, 2012’de ise yüzde 3,1 büyüklükte fazla görünmesine yol açmıştır. Bu katsayıları, harcamalara göre milli gelirin hesabında, mal ve hizmet ihracatı ile ithalatı verilerindeki altın etkisinden arınmak için  kullandığımızda, milli gelire mal ve sermaye ihraç-ithalinden gerçek katkıyı bulmamız mümkündür. Bu da yapıldığında 2012’nin “altın ihracatından arındırılmış” yeni milli geliri, 1998 sabit fiyatlarıyla 116,5 milyar  TL’ye inerken 2011 yılına ait olanı 115,7 milyar TL’ye çıkmaktadır. Böylece 2012’nin büyüme hızı , açıklandığı gibi yüzde 2,2 değil, yüzde 0,7 olarak belirmektedir.

Bu, TÜİK’in tahmininden 1,5 puan aşağı bir düzeydir.

 

Bu düzeltmelerden sonra, 2011 büyümesi yüzde 9,3 iken 2012 büyümesinin yüzde 0,7’ye inmesi (resmi olanlar yüzde 8,8’den yüzde 2,2’ye iniştir) çok daha önemli bir gerilemeye işaret etmektedir. Aynı şekilde cari açığın milli gelire oranının 2011’deki yüzde 9,7 oranından yüzde 9 olarak düzeltilmesi, 2012’ninkinin ise yüzde 6 yerine yüzde 7 olarak düzeltilmesi gerekir. Burada, yüzde 1’in altına düşen büyümeye rağmen yüzde 7 cari açık/milli gelir sorunu yaşıyor olmak önemlidir ve üzerinde daha çok durmayı hak etmektedir.

 

TÜİK AÇIKLAMALARI

 

İran’a altınla ödemenin makro göstergelerde yarattığı kalite soruna ilişkin eleştiriler üzerine Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) 31 Temmuz’da bir açıklama yaparken “Bilgi edinme hakkımı” kullanarak yönelttiğim iki soruya da aşağıdaki yanıtları gönderdi. Bunları paylaşmak, argümanlar karşısında resmi görüşü öğrenmek açısından yerinde olacaktır.

TÜİK, 31 Temmuz 2012 tarihli açıklamasında  ticarete konu altının Para tabanlı olmayan altın” olarak tanımlandığını, dış ticaret istatistiklerine dahil edilmesinin de uluslar arası normlara uygun olduğunu belirtti.

 

Altın meselesi ile ilgili TÜİK’e gönderdiğim sorular ve  30.1.2013 tarihinde TÜİK’ce gönderilen cevaplar ise şöyle;

Soru 1: 2011′in tamamı için ve 2012’nin ilk 9 ayında ulusal gelir hesaplamasında İran’a yapılan altın ihracatı ve ithalatı için özel bir hesaplama yapıldı mı?

1- 1998 bazlı mevcut GSYH serisi Avrupa Hesaplar Sistemine (ESA95) göre hesaplanmaktadır. Hesaplamalar yapılırken, faaliyetler ve ürünler bazında alt detayda çalışmalar ve analizler yapılmaktadır. İran’a yapılan altın ihracatı ve ithalatı için özel bir hesaplama yapılmamaktadır.

Soru 2:2011 yılının 12 ayının yüzde 8,5 olarak açıklanan ve 2012′nin ilk 9 ayı büyümesi olarak yüzde 2,6’lık olarak açıklanan büyüme oranları (harcama yöntemine göre hesaplanırken) İran’a altın ihracatı ve ithalatının dikkate alınması ve dış ticaretten düşülmesi halinde, ne olurdu?

2- Üretim yöntemi ile GSYH’ da altın büyük ölçüde imalat sanayi sektöründe NACE Rev1.1’e göre 27.41 (Değerli Metal Üretimi) ve 36.22 (Mücevherat ve başka yerde sınıflandırılmamış ilgili eşyaların imalatı) sektöründe girdi olarak kullanılmakta ve ilgili sektörlerin üretimi sonucunda yaratılan katma değer, üretim yöntemi ile GSYH da yer almaktadır. Bu iki sektör ve bağlı iktisadi faaliyetlerin oluşturduğu katma değer toplamının (36.22 + 27.41) GSYH içindeki payı % 0,2 dir.

Harcamalar yöntemi ile GSYH hesaplamalarında ise, altın mücevherat özel nihai tüketim harcamalarında yer alırken, ithal ve ihraç edilen altın, toplam mal ve hizmet ithalatı ve toplam mal ve hizmet ihracatı kaleminde yer almaktadır. Genellikle harcama tarafındaki kalemler arasında altının etkisi mahsuba konu olmaktadır.

Öncelikle, net altın ihracatının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) etkide bulunabilmesi için, söz konusu ihracatın yurt içi katma değer içermesi, bir başka deyişle bir bölümünün yurt içinde üretilmiş veya işlenmiş olması gerekmektedir. Öte yandan, ihracata konu olan altın herhangi bir katma değer içermese de, harcama yönünden GSYH kompozisyonunu değiştirebilmektedir.

Bu çerçevede, altın ihracatının GSYH büyümesi ve talep kompozisyonu üzerindeki etkilerinin tam olarak anlaşılabilmesi için ihraç edilen altının kaynakları incelenmelidir. Herhangi bir çeyrekte ihraç edilen altın, söz konusu dönemde yapılan ithalat veya yurt içi üretim tarafından karşılanabileceği gibi önceki dönemlerde yapılan yurt içi üretim veya ithalat yoluyla biriktirilen altın stoklarından da karşılanabilir.

İşlenmemiş altın ihracat ve ithalat eğilimleri incelendiğinde ihracat ve ithalat arasında gecikmeli bir korelasyonun varlığı dikkat çekmektedir. Nitekim 2012 yılı Mart ayından başlayan ihracat artışından önce 2011 yılı Ağustos ve Eylül aylarında işlenmemiş altın ithalatında kayda değer bir artış yaşanmıştır.

Altın ihracatının ve ithalatının GSYH’ye ve talep kompozisyonuna etkileri şu şekilde sıralanabilir;

t döneminde yapılan ihracat, geçmiş dönemlerde yapılan ithalat veya üretim ile karşılandığında altın tüketim amaçlı kullanılmadığı ve stoklarda saklandığından GSYH üzerindeki net etkisi sıfır olmakta, ancak kompozisyon itibarıyla dönemler arasında stok kaymasına neden olmaktadır.

t döneminde yapılan ihracat, eğer yurt içinde üretiliyorsa, üretildiği dönemde GSYH’ye pozitif katkıda bulunacaktır,

t dönemindeki ihracat aynı dönemdeki ithalat ile karşılanıyorsa GSYH büyümesine katkıda bulunmamaktadır,

Benzer bir şekilde, geçmiş dönemde yapılan üretim tarafından karşılanan altın ihracatı, önceki dönemde GSYH’ye pozitif katkı yaparken, cari dönemde katkı yapmamaktadır.

MERKEZ BANKASI’NDAN RAPOR

Merkez Bankası ise altınla ilgili tartışmalara yayımladığı bir raporda değindi ve yorumunu ortaya koymuş oldu. Merkez Bankası’nın beş araştırmacısının(*) ortak ürünü olan “Türkiye’de Altın:Dış Ticaret, Cari İşlemler Dengesi ve Büyüme Üzerine Etkisi” başlıklı rapor, ithal altının ödeme için ihracat adı altında kullanıldığını teyit ederken ve altınla ödemenin tüm dış ticaret dengesini etkilediğini de kabul ediyor.

Rapor, , ihracat göstergelerindeki deformasyonu da  şu verilerle onaylıyor;

“ 2012 yılının Ocak-Ağustos döneminde ihracat yıllık yüzde 12,8 oranında artarken, altın hariç ihracat artışı yüzde 3,1 olarak gerçekleşmiştir.”

Rapor, altının cari açığa etkisiyle ilgili olarak da şöyle diyor:  “(2011’de cari açık) 77 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Ancak, 2011 yılında yapılan yaklaşık 5 milyar ABD doları net altın ithalatı dışlandığında cari işlemler açığının 72 milyar ABD doları seviyesinde kaldığı görülmektedir. 2011 yılında cari işlemler açığında gözlenen yaklaşık 30 milyar ABD doları tutarındaki kötüleşmenin yüzde 16’sı net altın ithalatından kaynaklanmıştır.”
“ 2012 yılının ilk 8 aylık döneminde ise özellikle İran’a yüksek miktarda altın ihracatı yapılmıştır. Söz konusu ihracat büyük ölçüde ithalatla karşılanmış olup 3 milyar ABD doları tutarında net altın ihracatı gerçekleşmişti…2012 yılı Ağustos ayında 2011 yıl sonuna göre cari işlemler açığı 15 milyar ABD doları iyileşmiş olup, bu iyileşmenin yüzde 20’si net altın ihracatından   kaynaklanmıştır.”

Rapor, altınla ödemeyi ihracat göstermenin büyümeye etki ettiğine ise pek katılmıyor. Altın içeride üretilmediğine göre, büyümeye etkisi olmaz, demeye getiriyor ve diyor ki: “Öncelikle, net altın ihracatının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) etkide bulunabilmesi için, söz konusu ihracatın yurt içi katma değer içermesi, bir başka deyişle bir bölümünün yurt içinde üretilmiş veya işlenmiş olması gerekmektedir.” Bununla beraber şu eklemeyi de yapıyor; “ Öte yandan, ihracata konu olan altın herhangi bir katma değer içermese de, harcama yönünden GSYİH kompozisyonunu değiştirebilmektedir.”

(*) Zelal Aktaş, Altan Aldan ,Faruk Aydın, İhsan Bozok, Burak Kanlı TCMB, Ekonomi Notları No. 12/29, 23 Ekim 2012

Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 30
Sayfa Aralığı: 17 - 23

Bu makalenin tamamını okumak için satın almalısınız.

ODTÜ İdari İlimler Fakültesi 1978 mezunudur. Politik, düşünsel eylemliliği 1980 öncesi ODTÜ’de ve kısa adı TİB olan Tüm İktisatçılar Birliği’ndeki faaliyetleriyle başladı, DİSK Petkim-İş, Yeraltı Maden İş, Demokrat gazetelerinde sürdü. 1980 sonrasında araştırmacı –uzman olarak çeşitli kurumlarda çalıştıktan sonra 1983 yılında Nokta dergisinde ekonomi editörü olarak medya sektöründe yer aldı. Birçok derginin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1992’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun araştırma birimi DİSK-AR’ın kurucu yönetmeni oldu. Uzun bir süre bağımsız çalıştı, kitaplar üretti. 2009-Mart 2013 döneminde Cumhuriyet, Nisan 2013-Şubat 2014’te Yurt , 12 mayıs-1 Eylül 2014 arasında Sözcü gazetesinde; Nisan 2015-Eylül 2015 döneminde BirGün gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Mayıs 2013-2016 arası Hürriyet Daily News‘de de haftada 1 gün ekonomi yorumları yazdı. Merkezi Washington’da olan Al-Monitor haber sitesine haftalık yazı katkısı ise Ekim 2016’da başladı. Ekim 2017-Nisan 2019 arası Artı TV’de her hafta Salı günleri Ekonomi Politik isimli programı yaptı.Eylül 2019’dan itibaren de Halk TV’de söz konusu programı sürdürdü. Çeşitli TV kanallarında ve radyolarda yorumculuk faaliyetinin yanında araştırma üretimini ve kitap yayınlarını sürdürmektedir. TMMOB Makina Mühendisleri Odası danışmanıdır ve Oda için sanayi araştırmaları yapmaktadır. Gazeteci-yazarlık uğraşına paralel olarak ilki 1977 yılında yayınlanmak üzere Türkiye ekonomisi üstüne 30 dolayında kitap yayımladı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.