Benim rahmetli babam gençliğinden beri çok büyük bir futbol meraklısıydı. Küçük yaşından beri de Taksim statlarından başlamak üzere maçlara giderdi. Herhalde genetik bir yapı olacak ki ben de, hatta ondan da ileri derecede bir spor meraklısı oldum. Küçük yaştan beri bütün sporlara (tabii futbol ağırlık olmak üzere) bir ilgim vardı. Takipçilik vs. Okulu bitirdikten sonra iş hayatına atıldık. İş hayatında da belli bir çalışma düzenimin içindeyken, dünyada olan organizasyonlara, dünya kupalarına, Avrupa şampiyonalarına, olimpiyatlara vs. kendi imkânlarımla izleyici olarak gitmeye başladım. Bu gittiğimiz yerlerde de, doğal olarak otellerde bazı medya mensuplarıyla tanışma imkânım oldu. 1986 senesinde Meksika’daki Dünya Kupası’na gittim. Orada kaldığım otelde de Necip Kapanlı ile tanıştım. Necip Kapanlı, o zaman Tercüman Gazetesi’nin spor müdürüydü. Sonra ailece görüşmeye başladık. Bana dedi ki; “Sen bu işi çok seviyorsun, gel bizde yazı yaz, hem de biz seni akredite ederiz, sen de böylece maçlara girersin.”.
MAKALENİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 85Sayfa Aralığı: 47 - 57
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.