Ben, 68 kuşağına mensup, İstanbul Üniversitesinde yüksek tahsilini tamamlamış öğrencilerden biriyim. 1964 yılında girdiğim İktisat Fakültesi’nden, 1968 yılında mezun oldum. Fatih, Hırka-i Şerif’te, dededen kalma hane-i viranda rahat ve telaşsız bir yüksek öğrenim hayatım oldu. Fakülte’de geçen öğrencilik yıllarımın hülasası şudur: Dersleri muntazam takip etmeme ve vaktinde mezun olmama rağmen, 1960’ların ilk yıllarından itibaren ülkemizde, öğrenci hareketleriyle, eşitlikçi bir iktisadi sistemin temrinlerinin yapıldığının bilincinde olmadım, mesele de yapmadım. Bu benim özelimdi. İktisat Fakülesi’nde bazı öğrecilerin bir kıpırdanışı vardı. Sosyalist ve/veya sosyal demokrat öğrencilerin cılız seslerini duyar, bazen de bildiri dağıtanları görürdüm. Hocalarımızdan kimilerinin sosyalist olduğu da öğrenciler arasında konuşulmaktaydı. Mesela, rahmetli İdris Küçükömer Hocamızın dersleri bir miting havası içinde geçtiğinden, anfi tıka basa dolardı. Bütün bunlar, bir fakülte çatısı altında, potansiyel olarak kaynamaya yüz tutmuş bir kazanın üzerine vuran tekleme kabarcıklar gibiydi. Sadece, Pertevniyal Lisesinde okurken arkadaşlığa başladığımız sevgili kardeşim Hasan Rasim Eriş’le yaptığım sohbetlerde, bazen o aralarına karıştığı Türk soluna mensup öğrecilerden bahis açar, katıldığı faaliyetleri anlatırdı; ama onun anlattıkları bende kalıcı bir iz bırakmazdı. Hatta bir ara Hasan, Çekoslavakya’ya gitmiş; Prag Baharı’nı, Dubçek’i izlediğini kimden duydum, bilmiyorum. Hiçbir şeye bulaşmadan, olup bitene de ilgi duymadan, Fakülte’den mezuniyetim sonrasında kendimi devlet burslusu olarak İngiltere’de buldum.
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 88Sayfa Aralığı: 76 - 79





Bir cevap yazın