Fark Yaratanlar köşesinde Editörümüz Ömer Faruk Çolak’ın bu ayki konuğu Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Tuncer Tercan. Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu olan Tercan, eğitimini aldığı şan opera ekolüne türkü geleneğini entegre ederek farklı bir söyleme üslubu oluşturmuştur. Tercan kendisini, bir türkü mirasçısı olarak tanımlar.
Ömer Faruk Çolak: İktisat ve Toplum Dergisi’nin sevgili okurları, bu sayıda Fark Yaratanlar köşemizde Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı değerli Tuncer Tercan’la beraberiz. Dolayısıyla bu sayıda sanat konuşacağız.
Klasik soruyla başlayayım: Türkiye’de meslek seçimi özgür değildir; öğrenciler sınava girerler, bu sınav sonucunda girdikleri bölüm üzerinden meslek edinirler. Bu mühendislik, iktisat, tıp gibi farklı dallar için de geçerlidir. Fakat sanatçılığın çok ayrı bir yeri vardır. Kişinin bir enstrüman öğrenmesi veya çalması yeterli değildir, doğuştan gelen bir yetenek ister. Siz kendinizde bu yeteneği gördüğünüz için mi eğitiminize bu yönde devam ettiniz. Süreç nasıl başladı, nasıl gelişti?
Tuncer Tercan: İsterseniz bu konuya hiç girmeyelim ya da kılavuzluk etmeyelim çünkü mesleğimizin ülkemizdeki geleceği çok zor. Gençlerimizi çok büyük zorluklar bekliyor. Devletimizin sanata bakışı maalesef çok olumlu değil. Özellikle de opera, bale gibi sanatlara bakışı hiç olumlu değil ve kurumlarımızı, sanatımızı ve bu işe gönül veren gençlerimizi çok büyük zorluklar bekliyor. Emin misiniz, bu soruya yanıt vermemde?
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 130Sayfa Aralığı: 40-48
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.