“ Dünün Dünyası”nda o zamanın çocuğu Zweig, 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın başlarına uzanan dönemi önce şöyle özetleyecekti: “İçinde büyüdüğüm I. Dünya Savaşı’ndan önceki dönemi anlatmak için uygun bir anlatım şekli bulmayı denesem, sanırım en iyi ifade şöyle olur: Güven içinde yaşamanın altın çağıydı. Neredeyse bin yıldır hüküm süren monarşimizde her şey kalıcılık üzerine kurulmuş gibiydi ve devlet bu devamlılığın en büyük güvencesiydi. Hiç kimse savaşı, devrimi ya da bir darbeyi aklına bile getirmezdi. Her türlü köklü değişim, şiddete dair her şey, aklın egemen olduğu bu çağda imkânsız görünürdü”. Daha ileriki satırlarda ise annesini ve babasını, gelen büyük felaketi sezememekle suçlayacak Zweig ve öngörememiş miydiniz, diye soracaktı. Şöyle yazacaktı: “Bugün artık, o büyük fırtınanın çoktan darmadağın ettiğini gördüğümüz o güvenli dünyanın, rüyalardaki bir şatodan başka bir şey olmadığını kesin olarak biliyoruz. Fakat annem ve babam bu şatoda, sanki sarsılmaz, yıkılmaz, taştan bir evdeymişçesine yaşamışlardı. Bir kez olsun bir fırtına ya da şiddetli bir esinti onların sıcak yuvalarından içeri girmemişti çünkü.”
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 87Sayfa Aralığı: 49 - 52
Bu makalenin tamamını okumak için satın almalısınız.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.