Üretim ve yeniden üretim alanlarının birbirlerinden ayrılmayacak derecede iç içe olduğu bir ortamda, kadın emeğinin iş gücü piyasasında karşılık bulabilmesi ve ikincil konumdan çıkması, toplumsal yeniden üretim faaliyetlerinin toplumsal değerini bulmasıyla mümkündür.
İş gücü piyasalarının ve çalışma koşullarının güvencesizleşme ve istikrarsızlıkla belirlenir hale gelme durumu prekarizasyon olarak adlandırılırken, çalışanların deneyimleri ise son yıllarda aşırı sömürü ve ultra- güvencesizlik gibi kavramlarla açıklanmaktadır. İşte bu nedenle, prekarizasyona yapılan vurgu, çağdaş kapitalizmin zaman içerisinde çalışanlar için yarattığı koşullara, emek piyasasının koşullarına ve ardından da işçi sınıfının kimliğine dönüşmüştür. Dolayısıyla güvencesizliğin ne olduğundan ziyade, belli bir zaman ve mekânda güvencesiz yaşam ve çalışmanın birbiriyle nasıl kesiştiği ve nasıl ortaya çıktığı soruları önem kazanmaktadır. Bu yazının temel amacı, prekarizayon ve prekaritenin feminizasyonu kavramsal çerçevesiyle, kadınların yalnızca üretim alanındaki emekleri aracılığıyla değil, aynı zamanda toplumsal yeniden üretim alanı faaliyetleriyle emeğin prekarizasyonuna ve toplumların hayatta kalmalarına katkılarını ele almaktır.
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 146Sayfa Aralığı: 25-30
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.