Türkiye’nin Tarihi Sanayileşme Süreçlerini Anlamak – Ergun Türkcan


Günümüzde, Yeni Soğuk Savaş veya hibrit savaşlar döneminde yaptırımlar kol gezerken, küreselleşme süreçleri ve teknoloji transferleri tekrar devlet sırları mertebesine indirgeniyor, küreselleşme de hızla geriliyor.

Neredeyse 60 yıldır bilim ve teknoloji politikalarıyla uğraşıyorum, her gün her kitap bana bir şeyler öğretiyor. Özellikle teknoloji politikası denince bunu sanayileşme sürecinden ayrılması mümkün değildir. Bundan 50-60 yıl önce sanayileşme süreçlerini genelde devlet yani kamu kurumları ve KİT’ler yönlendirirdi; özel sektör gelişmekle beraber, büyük ölçekli teşebbüsler ve ağır sanayi devlet elindeydi. Bugün durum tersine dönmüşse de, süreçleri anlamak, bugün binlerce mal ve hizmet üretip-ihraç eden özel sektörün ilk sanayi teknolojilerinin ne kadarının transfer ne kadarının yerli Araştırma-Geliştirme, A+G çabalarına dayandığını bilmek- anlamak durumundayız.

Elimde 2022’de basılmış 2 ciltlik bir kitap serisi var Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler; hazırlayan Ankara OSTİM’de Küme Yöneticisi olarak görev yapan İlhami Pektaş, sanayiin içinde olan bir yetkilidir. Onun verdiği bilgilere göre Türkiye’de sanayicilerimizin kurduğu 363 organize sanayi bölgesinde ve tabii, bunların dışında da 67 bin üzerinde fabrikada üretim yapılmaktadır. Bu fabrikaları, yönetici ve/veya sahiplerini, neler ürettiklerini öğrenmek güç değildir, ancak Milli Teknoloji Politikası açısından önemli olan bu ürün-üretim teknolojileri hakkında bilgi yani ne kadarı teknoloji transferi, ne kadarı kendi A+G faaliyetleri sonucudur, bu konu kritiktir.

Yaşayan firmalar hakkında ciddi anketler veya survey’ler yapmak mümkün olsa da, Türkiye’de ilk doğan sanayilerin teknolojik alt-yapılarını öğrenmek, bu şirketlerin çoğu tarihe karıştığı için zordur.

Dr. Pektaş bu soruna bir şekilde cevap veren bir araştırma- katalog kitabı hazırlayarak bu alanda önemli bir hizmet yapmıştır. Kitabın 1. Cildinde 30; 2. Cildinde 16, toplam 46 firmayı kısa tarihçeleriyle, bilebildiği kadarıyla ürün ve üretim teknolojileriyle ele almış, bir tür tarihi örneklemeyle Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana teknoloji stokumuzun en basitinden en karmaşığına kadar nasıl yol aldığını göstermiştir.

Sayı: 152
Sayfa Aralığı: 59-60

Bu makalenin tamamını okumak için satın almalısınız.

1940'ta Muğla'da doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra, 1962'de, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu; askerlik hizmetinden sonra yeni kurulan TÜBİTAK'ta Türkiye'nin ilk Bilim Politikası Ünitesi'ne atandı. Bu alandaki ilk profesyonel araştırıcı olan Türkcan, doktorasını İngiltere'de Sussex Üniversitesi, SPRU'da (Science Policy Research Unit) OECD Fellow olarak hazırladı ve 1972'de Ankara Üniversitesi'nden iktisat doktorasını aldı. 1974'te TÜBİTAK'tan ayrılan Ergun Türkcan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda, Ankara Belediyesi'nde çalıştı. Hacettepe Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı ve 1979'da doçent oldu. 1978-1979'da Devlet Planlama Teşkilatı'nda, İktisadi Planlama Dairesi Müşaviri sıfatıyla Dördüncü Plan çalışmalarına katıldı. 1982'de üniversiteden ayrıldı ve çeşitli şirketlerde çalıştıktan sonra 1988'de yeniden üniversiteye döndü. Önce Gazi Üniversitesi'nde, sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde profesör olan Türkcan, 2007'de emekliye ayrıldı. Yazar, 1993'ten 2003'e kadar, kısmi zamanlı, TÜBİTAK Başkanı Bilim Politikası Danışmanı olarak çalıştı; bu arada 2000-2002 arasında kurumun Bilim ve Teknoloji Politikaları Daire Başkanlığı'na vekalet etti. ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Science and Technology Policy Studies (STPS) lisans-üstü programında yer alan Bilim ve Teknoloji Tarihi derslerini veren Türkcan'ın bu alanda birçok makale ve tebliğine ek olarak Teknolojinin Ekonomik Politiği başlıklı başka bir kitabı daha vardır.

Bir cevap yazın