Doğumun Yüzüncü Yıl Dönümü – Vural Fuat Savaş (İTD 103)


19 Mayıs 1919, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günüdür. Üzerinden yüzyıl yani bir asır geçmiş! Bu tarihi olayı bir defa daha hatırlamak, Mustafa Kemal’i bir defa daha yaşamak gibi bir mutluluk olacak!

Bu makalede Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkma fırsatını nasıl bulduğunu ve yaklaşık 37 gün süren Ordu Müfettişliğinin önemli çabalarını ele alacağız. “Samsun Tarihi” diye adlandırdığımız bu dönem Mustafa Kemal’in Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’nın sona ermesi ve İstanbul’a dönmesi ile başlar.

Bu dönemi aşağıda kısaca inceleyeceğiz. Bundan önce Mustafa Kemal’in Samsun’a nasıl bir düşünce sistemi ile gittiğini belirtmek gerekir. Mustafa Kemal bu düşünce sistemini Nutuk’ta ayrıntılı biçimde şöyle açıklamıştır.

“Düşman devletler, Osmanlı devlet ve memleketine maddeten ve manen tecavüz halinde, imha ve taksime karar vermişler. Padişah ve halife olan zat, hayat ve rahatını kurtarabilecek bir şey düşünmüyor. Hükûmeti de aynı halde. Farkında olmadığı hale, başsız kalmış olan millet, karalıklar ve belirsizliği içinde olup bitecekleri beklemekte, felaketin dehşet ve ağırlığını idrake başlayanlar, bulundukları muhit ve hissedebildikleri tesislere göre kendilerince kurtuluş çaresi saydıkları tedbirlere başvurmakta. Ordu ismi var cismi yok bir halde. Kumandanlar ve subaylar, Büyük Savaş’ın bunca çile ve meşakkatleriyle yorgun ve vatanın parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlayan, gözleri önünde derinleşen karanlık ve felaket uçurumunun kenarında dimağları çare ve kurtuluş çaresi aramakla meşgul.

Burada pek mühim olan bu noktayı da kayıt ve izah etmeliyim. Millet ve ordu, Padişah ve Halifenin hıyanetinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve makamda bulunana karşı asırların kökleştirdiği dini ve manevi bağlarla boyun eğmekte ve sadık! Millet ve ordu kurtuluş çaresi düşünürken bir taraftan da asırlardır süregelen bu alışkanlık da kıyasıyla kendisinden evvel yüce hilafet ve saltanat makamının kurtarılmasını ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halife ve padişahsız kurtuluşun manasını anlamak istidadında değil. Bu akideye muhalif bir fikir süreceklerin vay haline! Derhâl dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur.

Diğer mühim bir noktayı da ifade etmek lazımdır. Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletleri gücendirmemek esas gibi telakki olunmakta idi…

Bu zihniyette olan yalnız avam (halk) değildi, avas (seçkinler) denilen insanlar böyle düşünüyordu.

Bu düşüncelerin hâkim olduğu ortamda kurtuluş çaresi olarak düşünülen üç çare vardı: İngiltere’nin himayesini talep etmek, Amerikan mandasını istemek ve yerel kurtuluş ve bağımsızlık olanaklarını araştırmak! Mustafa Kemal bu çarelerin hepsine karşıydı:

“Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardır: O da milli hâkimiyete dayanan, kayıtsız, şartsız müstakil yeni bir Türk devleti temin etme!

Ya istiklal ya ölüm!

İşte hakiki kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır!”

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in kafasında yok olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine yeni bir Türkiye Cumhuriyeti kurmak onu bağımsız, özgür, laik ve demokratik bir devlet yapmak vardı. Bu amacın her yönünü, her niteliğini herkes aynı anda kolaylıkla tasavvur edip benimseyemezdi. Onun için Mustafa Kemal Samsun’da bu düşüncelerinin sadece düşmanı ülkeden kovmak ve bağımsız olanak yönleri üzerinde durdu.

*

Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği ve Paris Barış Kongresi’nin toplandığı günlerde (18 Ocak 1919) Mustafa Kemal Paşa Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atanmış ve Adana’ya gelmişti. O gün Sadrazam ve Başkomutan olan Ahmet İzzet Paşa, kabul edilen mütareke şartlarının her ordu komutanlığı tarafından uygulanmasını istemişti. Bu mütareke şartlarına başından karşı olan Mustafa Kemal, İzzet Paşa’ya çeşitli defalar telgraf ile başvurmuş, sorular sormuş ve itirazlarda bulunmuştur. Bu müzakereler sonunda Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı iptal edilmiş ve İzzet Paşa’nın daveti üzerine 10 Kasım’da Adana’dan ayrılacak ve 13 Kasım 1918’de İstanbul’a dönecektir.

İlginç bir rastlantı aynı gün İtilaf Devletleri donanması da İstanbul’u işgal edecektir. İki can düşmanı artık aynı topraklardadır.

Mustafa Kemal’in sivil-siyasi yaşamı böylece başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunun içine düştüğü acıklı durumu içine sindiremeyen Mustafa Kemal çaresizlik içinde çırpınmaktadır. Eline güç geçirmeli ve düşmanı ülkeden kovmak için bir şeyler yapmalıydı. İlk aklına gelen çare hükûmette görev almak oldu. Sık sık değişen hükûmetlerden birinde Harbiye Nazırı olabilir, barış görüşmelerinde itilaf devletlerinin karşısına bu sıfatla çıkabilirdi. Bu amaçla Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya ve daha sonra da Padişah Vahdettin’e mektup yazmış ve bu isteğini ifade etmiştir. Ancak hem Sadrazam ve hem de Padişah bu isteğine duyarsız kalmıştır. Hükûmette görev alma ümidi tükenince, arkadaşları ile birlikte başka ve oldukça riskli bir plan düşünmüşlerdi: Sadrazamı kaçırmak! Bu planı uygulayacak kişiler de bulunmuştu. Ancak düşman işgali altında bir ülkede bu planın hiçbir başarı şansı olmayacaktır. Dolayısı ile vazgeçildi.

Geriye son bir çare kalmıştı: Anadolu’ya geçmek!

Bu çare de hiç beklenmedik bir anda kendiliğinden ortaya çıkıvermişti. Nisan ayının sonlarında (29 Nisan 1919) Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal’i makamına davet eder ve sonra Samsun bölgesindeki İngiliz kuvvetlerinden bir şikâyet geldiğini söyler. Buna göre Türkler, Samsun bölgesindeki Rum köylerine zarar vermekte, onlara silahlı saldırılarda bulunmaktadır. Bu saldırıların derhâl durdurulmaları istenmekte, aksi takdirde İngilizlerin bu bölgeyi de işgal edecekleri bildirilmektedir.

Salih Paşa, konuyu Sadrazam Damat Ferit Paşa ile görüştüğünü ve oraya Mustafa Kemal’in gidip durumu incelemesine karar verdiğini söyler.  Salih Paşa’nın bu teklifini, sevinçten âdeta göklere uçarak kabul eden Mustafa Kemal, görevinin kapsamını ve yetki alanını ayrıntıları ile belirlemek için Genel Kurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa’nın yanına gider. Ancak Paşa yerinde yoktur. Yerine İkinci Başkan Kazım (Dirik) Paşa vardı. Mustafa Kemal kendisine Nazır Salih Paşa’nın verdiği görevi bilip bilmediğini sorar ve “Hayır” cevabını aldıktan sonra aralarında geçen görüşmeyi şöyle anlatır:

“Kazım Paşa ile açık konuşarak bütün düşüncelerimi anlattım.

Her ne sebep veya maksatla beni İstanbul’dan uzaklaştırmak için bir vesile aramışlar ve bu memuriyeti bulmuşlar. Hemen kabul ettim. Ben zaten şu veya bu sebeple Anadolu’ya geçmek fırsatı arıyordum. Mademki onlar teklif ettiler, fırsattan mümkün olduğu kadar istifade etmeliyiz!

Kazım Paşa: Nasıl? dedi ve cevabı beklemeksizin ilave etti: Hem zaten Ordu Müfettişlikleri meselesi var. Sen taraflara Ordu Müfettişi unvanı ile gidebilirsin.

Unvanın önemi yok dedim. Yalnız şimdi Harbiye Nazırı ile konuşup ne istiyorlar tespit et, üst tarafını kendimiz yaparız.

Benim önem verdiğim yetki meselesi idi. Mümkün olduğu kadar Anadolu’nun her tarafına emirler verebilmeli idim. İstediğim bir madde, Samsun’dan başlayarak bütün Doğu vilayetlerinde bulunan kuvvetlerin komutanlığı ve bu kuvvetlerin bulundukları vilayetlerin valilerine doğrudan doğruya emir verebilmemdi. Bir başka madde bu mıntıka ile herhangi bir temasta bulunan askeri ve idari makamlara yazı ile duyurularda bulunabilmekti…”

Mustafa Kemal Paşa, etki alanını bu şekilde alabildiğine genişleten bir yetki belgesi yazdırmayı başarmıştı. Kazım Paşa’nın daha sonra söylediği gibi Sadrazam bu belgeyi imzalamayacakmış, Salih Paşa ise sadece mührünü basacakmış. Mustafa Kemal için sınırlı bir oylama ile de olsa bu belge onun işine yarayacaktı. Kazım Paşa’nın elinde bulunan iki kopya yetki belgesinden birini alarak, kendini çok ferahlamış şekilde Harbiye Nezareti’nin dışına atmıştı.

Anadolu’nun yolu artık açılmıştı!

Mustafa Kemal önce beraberinde götüreceği maiyetini seçecek daha sonra da önde gelen kişilere veda edecekti.

Mustafa Kemal maiyet olarak yanına 18 subaydan oluşan bir ekip seçmişti. Bu 18 kişinin arasında bulunan Albay Refet Bey’i Sivas’a 3. Kolordu Komutanı olarak götürüyordu.

Mustafa Kemal Paşa ve diğer Samsun’a çıkanlar:

  1. Kurmay Albay Refet (Bele) Bey, 3. Kolordu Komutanı, Sivas.
  2. Kurmay Albay Manastırlı Kazım Bey, Kurmay Başkanı.
  3. Albay İbrahim Tali (Öngören) Bey, Sıhhiye Reisi.
  4. Kurmay Yarbay Mehmet Arif Bey, Kurmay Başkanı Yardımcısı.
  5. Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede) Bey, İstihbarat ve Siyaset Şubesi Müdürü.
  6. Topçu Binbaşı Kemal Bey, Topçu Komutanı.
  7. Binbaşı Refik (Saydam) Bey, Sıhhiye Başkan Yardımcısı
  8. Yüzbaşı Cevad Abbas (Gürer), Başyaver.
  9. Kıdemli Yüzbaşı Ali Mümtaz (Tünay), Kurmay Mülhakı.
  10. Yüzbaşı Sadıkoğlu İsmail Hakkı Kurmay Mülhakı.
  11. Yüzbaşı Ali Şevket Öndersev, Emir Subayı.
  12. Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süsoy), Karargâh Komutanı.
  13. Üsteğmen Hayati Bey, Kurmay Başkanlığı Emir Subayı.
  14. Üsteğmen Arif Hikmet, Kurmay Mülhakı.
  15. Üsteğmen Abdullah, İaşe Subayı.
  16. Teğmen Muzaffer (Kılıç), Yaver.
  17. Faik (Aybars), Şifre Kâtibi.
  18. Memduh (Atasev), Şifre Kâtibi Yardımcısı.

Not: Bu karargâha 25 asker de eşlik etmiştir.

Ancak Samsun’a varıldığı zaman, Refet Bey’i oradaki, 15. Tümen Komutanlığına atamayı gerekli görmüştü. Gemide bulunan bir başkası da Sinop’a yeni mutasarrıf[1] olarak atanan Mazhar Tevfik Bey’di. Bu zat Sinop’ta verilen kısa süreli bir mola ile Sinop’a bırakılmıştı.

Veda ziyaretine Genel Kurmay Başkanlığı’ndan başladı. Onun vedaya gideceği gün yeni Genel Kurmay Başkanı Cevat (Çobanlı) Paşa, görevi eski Başkan Fevzi (Çakmak) Paşa’dan devir alacakmış. Böylece ikisine de birlikte veda etme imkânı bulmuştu. Daha sonra Sadrazama, Harbiye ve Dâhiliye Nazırlarını da aramışsa da Bâb-ı Âli’de toplantıda olduklarını öğrenir. O da Bâb-ı Âli’ye gider. Bâb-ı Âli’de bir heyecan ve karmaşa vardır. Sebebini sorunca “İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edildiğini” öğrenir.

Mustafa Kemal ertesi gün (16 Mayıs 1919) Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin’e veda ziyaretine gitmiştir. Bu ziyaret yıllarca bazı çevreler tarafından istismar edilmiş ve sanki Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderenin Vahdettin olduğu iddia edilmiştir. Bu ziyaretin hikâyesini Mustafa Kemal şöyle anlatmıştır:

“Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le âdeta diz dize denecek kadar yakın oturduk (16 Mayıs 1919). Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa üstünde bir kitap vardı. Salonun Boğaziçi’ne açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirlerine paralel hatlar üzerine düşman zırhlıları! Bordolarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı’na çevrilmiş.

Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:

“Paşa, Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir. Bunları unutun dedi; Asıl yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa! Devleti kurtarabilirsin!”

Padişahın sözlerini hayret ve şaşkınlık içinde dinleyen Mustafa Kemal:

Merak buyurmayınız efendim Nokta-i nazar[2] şahanenizi anladım. İrade-i seniyyeniz[3] olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım, der ve huzurdan ayrılır. Çıkışta Padişah’ın yaveri Naci Paşa’nın “Zatı Şahanenin ufak bir hatırası” diye verdiği bir saati yaverine aldırır.

Yukarıdaki sözlerin samimi olmadığını, Vahdettin’in he daha önceki hem de daha sonraki tutum ve davranışları gösterecektir.

Bu olaylardan sonra Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919’da Bandırma gemisi ile saat 14.50’de Samsun’a doğru yola koyuldu.

SAMSUN’DA

19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Mustafa Kemal Paşa saat 07.00 sularında Samsun’a çıktı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ile inanılmaz bir değişiklik oldu. Milli şuur ve milli bilinç birden canlandı. Herkes ülkenin neden düşman baskısı altında kaldığını soruyor ve bu baskıya isyan ediyordu. Bu değişikliği yaratan Mustafa Kemal’in heyecanı ve coşkusu idi. Durmadan Anadolu’daki her kente ve oradaki merkezi ve mülki erkâna telgraflar çekiyor, ülkenin işgalinin protesto edilmesini, bunun için de devamlı olarak miting ve gösteriler yapılmasını istiyordu. Bu telgraflar kısa sürede yurdun her köşesinde mitingler düzenlenmesine ve düşman güçlerin protesto edilmesine neden olmuştu.

Mustafa Kemal, Samsun’da İngiliz askerleri bulunduğu için orayı güvenli bulmaz ve 25 Mayıs Pazar günü Havza’ya gitmeye karar verir. Orada halk ile temas eder ve ilk defa 3 Haziran günü İstanbul hükûmetinin milletin istek ve çıkarlarını korumaktan aciz olduğunu ilan eder ve ertesi gün hükûmete çektiği bir telgrafta, halkın yatıştırılması tavsiyesine:

“Milli tezahüratı anlamak ve engellemek için nefsimde ve hiç kimsede kudret ve takat göremiyorum. Üstelik bu toplantılara engel olmanın yol açacağı olaylar karşısında sorumluluğu kabul edebilecek ne kumandan ne bir il yöneticisi, mülki amir ne de bir hükûmet tasavvur ederim. “

Artık hükûmet ile arası açılmıştır. Keza bir an önce görevine son verileceğini düşünmektedir. Nitekim 8 Haziran’da Harbiye Nazırı İstanbul’a geri dönmesini isteyen bir telgraf çekmiştir. Mustafa Kemal, bu telgrafa cevap vermeyi geciktirirken 12 Haziran’da Havza’dan ayrılıp Amasya’ya geçer.

Mustafa Kemal’in kafasında gelecek günlerde yapacakları da iyice netleşmişti. Ona göre, “Ulusun bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.” Anadolu’daki en kıdemli komutan kendisi olduğu halde, askeri otoriteyi kullanarak bir askeri ihtilal yapıyor durumuna düşmek istememiş, halka dayanmaya ve halkla birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir. Bunun için Ankara 20. Kolordu komutanı Ali Fuat Cebesoy’u davet etmiş, Cebesoy beraberinde Rauf (Orbay) Bey’le birlikte Amasya’ya gelmiştir. Mustafa Kemal, ayrıca Refet Bele, Canik Mutasarrıfı Hamit Bey’i, Cavit Abbas Bey’i, Karargâh subayları Albay Kazım ve Yarbay Arif Bey’leri de toplantıya davet eder. Bu toplantıda, Anadolu halkının bundan böyle nasıl davranması gerektiği belirlenir. Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa ve Konya’da bulunan Mersinli Cemal Paşa’da bu konudaki görüşlerini telgrafla bildirirler. Bu şekilde oluşturulan toplantı sonunda kabul edilen ilkeler “Amasya Genelgesi” diye adlandırılır ve 20 Haziran 1919 günü bütün Anadolu’ya telgrafla ulaştırılır[4]. 19 Mayıs’tan yaklaşık bir ay sonra Mustafa Kemal’in Samsun’a neden çıktığı böylece anlaşılmış olur. Amasya Genelgesi şudur:

  1. Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
  2. İstanbul’daki hükûmet, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerine yerine getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor.
  3. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.
  4. Ulusun durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etkiden denetimden kurulmuş ulusal bir kurulun varlığı çok gereklidir.
  5. Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongrenin süratle toplanması kararlaştırılmıştır.
  6. Bunun için bütün illerin her sancağından halkın güvenini kazanmış üç delegenin olabildiğince çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkılması gerekmektedir.
  7. Herhangi bir kötü durumla karşılaşılabileceği düşünülerek bu iş, ulusal bir sır gibi tutulmalı ve delegeler gereken yerlerde kimliklerini gizleyerek gelmelidir.
  8. Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre yapılacaktır. O güne kadar öteki il delegeleri de Sivas’a ulaşabilirlerse, Erzurum Kongresi’nin üyeleri de Sivas’ta yapılacak genel toplantıya katılmak üzere yola çıkacaklar.

Amasya Genelgesi, Anadolu İhtilali’nin başlangıç belgesidir. Bu belgenin yayınlanması Mustafa Kemal’in gelecek günlerde neler yapacağını açıkça göstermiştir:

Türk milleti, boyunduruğuna girmeyecektir. Halk kendi kendine düşman güçlerine tavır alacaktır. Hareket, halkın kararına göre belirlenecektir ve önce Erzurum, daha sonra da Sivas Kongresi’nde şekillenecektir.

Amasya Genelgesi aynı zamanda Mustafa Kemal’in görevini de sona erdirmiştir. 23 Haziran’da toplanan hükûmet “Mustafa Kemal Paşa’nın azledildiğini ve hiçbir bildirisi ve emrinin dikkate alınmamasını” karara bağlamıştır. Böylece Mustafa Kemal’in Ordu Müfettişliği görevi 33 gün sonra sona ermiş bulunuyordu.

Hükûmetin Mustafa Kemal’in ordu müfettişliği görevini iptal etmesi hiçbir şeyi değiştiremedi. Artık ok yaydan çıkmıştı. Mustafa Kemal’i belirlediği hedeften kimse geri çeviremezdi. Nitekim 26 Haziran’da Amasya’dan ayrılmış ve Sivas’a doğru yola koyulmuştu.

İşte Samsun ve civarında 33 gün içinde Mustafa Kemal’in yarattığı Yeni Türkiye!

Kaynaklar

ATATÜRK, Mustafa Kemal, Nutuk, İstanbul, Alfa Yayınevi, 2017.

AKŞİN, Sina, İmparatorluktan Ulusa, Hürriyet, İstanbul, 2016.

ÇEKİÇ, Orhan, İmparatorluktan Cumhuriyete, İstanbul, OR Yayınevi, 2001.

Özkan, Abdullah, 1919 İstanbul, Hürriyet-Boyuz Yayınevi, Tarihsiz.

Son Notlar

[1] Editör notu: Mutasarrıf, Osmanlı idaresinde sancakların mülki amiridir. Tımar sisteminin bozulması ile 17. Yüzyılda oluşturulmuştur. Taşra idaresinde vilayetin ardından gelir.

[2] Editör notu: Nokta-i nazar; Bakış açısı.

[3] Editör notu: İrade-i seniyye; Padişahın, bir işin yapılması veya yapılmaması hakkında verdiği emir. İrade eskiden şifahî, yani ağızdan emir vermek yahut kendi el yazısı ile yazmak suretiyle verilirdi.

[4] Mustafa Kemal, NUTUK’ta Amasya Genelgesi’nin hazırlanması ve imzalanması konusunda daha ayrıntılı bir bilgi verir. Buna göre Amasya Genelgesi’ni Mustafa Kemal 21/22 Haziran 1919 gecesi yaveri Cafer Abbas beye dikte eder. Bu dikte ettiği hususlar dört gün evvel Trakya’da tebliğ etmiş olduğu ilkelerdi. Dolayısı ile yukarıda adı geçen kişilerin tartışması ile oluşmuş değildir.

Mustafa Kemal, bu genelgen toplantıda hazır bulunanlar tarafından imzalanmasını ister. Rauf Bey misafir olduğunu söyleyerek belgeyi imzalamak için kendinde bir alaka ve yetki görmediğini söyleyerek imza atmayı istememiştir. Fakat Mustafa Kemal tarihi bir hatıra olduğunu öne sürünce imza atmayı kabul etmiştir. Refet Bey de imzadan çekinmiş, böyle bir kongrenin toplanmasındaki maksat ve faydayı anlamadığını söylemiştir. Mustafa Kemal’in ricası ile Fuat Paşa, Refet Bey’i sıkıştırınca o da belgeyi imzalamıştır. Ancak belge üzerine koyduğu imza o kadar küçük ve belirsizdir ki, belge üzerinde bulmak oldukça zordur.

Prof. Dr. Vural Fuat Savaş, 1960 Yılında Eskişehir İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi'nde asistan olarak başlayan akademik kariyerine 52 sene sonra, kendi isteğiyle aldığı emeklilik kararıyla noktalamıştır (2012). Çok sayıda telif ve çeviri kitabı yayımlanmış bulunan Prof.Dr. Savaş, halen İktisat ve Toplum dergisi yazı kurulu üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir.

Bir cevap yazın