Gıda Enflasyonu, Gıda Enflasyonu mudur? – Yaşar Uysal


Kalıcı çözüm, sonuçları ortadan kaldırarak (ithalat, kamu eliyle sübvansiyonlu gıda satmak vb.’yle) değil, nedenleri ortadan kaldırarak (örgütlü çiftçi, uygun maliyetli, istikrarlı ve artan üretimle) bulunabilecektir.

GİRİŞ

Türkiye’de geniş halk kitleleri yoksulluk koşullarında yaşamaktadır. Asgari ücretin adeta ortalama ücret konumuna gelmesi ve bu ücretin yoksulluk sınırının çok altında kalması da bu yargıyı teyit etmektedir. Yine Gini katsayısının 0,40 düzeylerinde bulunması, gelir dağılımında adaletsizlik olduğunu ortaya koymaktadır. Hem gelir dağılımının adaletsiz olması hem de yoksulluğun yaygınlığı gıda fiyatları ve bunlardaki artışı çok önemli hale getirmektedir.

Gıda enflasyonunu değerlendirmek açısından incelenebilecek ilk göstergeler tarımsal girdi fiyatlarındaki gelişmelerdir. Böylece tarımda üretim maliyetlerinin nasıl geliştiği ve gıda enflasyonundaki rolü değerlendirilebilecektir. Bu amaçla Tablo 2’de Tarım Girdi Fiyat Endeksi’nde kapsanan bazı temel girdilerin fiyatlarında yıllık bazda görülen artışlara yer verilmiştir. Tabloda ilk dikkati çeken nokta 2021 yılı son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlayan yüksek oranlı fiyat artışlarıdır. Bu gelişmenin, TCMB’nin faiz indirimine başlaması ve bunun ardından döviz kurlarında yaşanan yüksek oranlı artışlarla yakından ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Tabloda yer verilen girdilerin daha çok ya ithal ya da hammaddesi ithal maddeler olması kur artışlarının etkisini belirginleştirmektedir. Dolayısıyla makro ekonomik politika tercihlerinin (düşük faiz) de tarım-gıda enflasyonunda etkili olduğu söylenebilir.

Diğer taraftan 2022 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla son bir yılda; mazot fiyatlarının yüzde 233,5, elektrik fiyatlarının yüzde 128,6, bileşik gübrelerin yüzde 207,1, ot ilaçlarının yüzde 112,1, böcek ilaçlarının yüzde 98,3, kesif yem fiyatlarının ise yüzde 147,8 oranında arttığı görülmektedir. Bu veriler çerçevesinde tarım ve gıda ürünleri fiyatlarındaki artışın önemli bir nedeninin, beklenilebileceği gibi, girdi maliyet artışları olduğu söylenebilir.

Tablo 3’te yer alan veriler ise 2022 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla tüm tarımsal girdilerdeki yıllık fiyat artışının (Tarım Girdi FE) yüzde 134,7 düzeyinde gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Üreticilerin böylesi bir maliyet artışı karşısında üretim motivasyonunu koruyabilmeleri için ürün fiyatlarının daha yüksek oranda artması gerekecektir. Nitekim 2022 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’ndeki yıllık artış yüzde 163,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak 2021 yılının tamamında ve 2022 yılının Nisan ayına kadar olan bölümde tarım girdilerindeki fiyat artışı, ürün fiyatlarındaki artışın çok üzerinde gerçekleşmiştir. Bir başka deyişle, tarım ürünleri fiyatları girdi maliyetlerindeki artışa gecikmeli olarak uyum sağlamıştır. Dolayısıyla 2022 yılı Nisan ayı ve sonrasında tarım ürünleri fiyatlarındaki artışın girdi fiyatlarının üzerinde gerçekleşmesinin bir taraftan kâr marjının korunması, diğer taraftan da arz artışındaki yetersizlikle ilgili olduğu söylenebilir.

Grafik 1: Temel Tarımsal Girdilerde Yıllık Fiyat Artışı %

Tablo 2: Temel Tarımsal Girdi Fiyatlarında Gelişmeler

Tarımsal girdilerin kullanılıp üretimin yapılmasının ardından bazı ürünler işlenmek üzere gıda sanayi işletmelerine satılmaktadır/gönderilmektedir. İşlenmiş gıda ürünleri fiyatlarındaki yıllık artış da 2022 yılı Nisan ayına kadar tarım ürünleri fiyatlarındaki artıştan daha yüksek oranda gerçekleşmiş, bu tarihten sonra ise tarım ürünleri fiyatları daha yüksek oranda artmıştır. Bununla birlikte 2022 yılı Ekim ayı sonunda gıda sanayi ürünleri Üretici Fiyat Endeksi yüzde 150 oranında artmıştır. Kasım ayında ise bu artış az da olsa gerilemiş yüzde 138,5 olmuştur. Dolayısıyla 2022 Nisan’ından sonra tarım ürünleri fiyatlarındaki artışın çok daha belirgin hale geldiği anlaşılmaktadır.

Tarımsal girdilerin kullanılıp üretimin gerçekleştirilmesinin ardından gerek nihai tüketicilere gerekse tarıma dayalı sanayi firmalarına ulaştırılmasında ve yine sanayi işletmelerinden çıkan gıdaların tüketicilere ulaştırılmasında nakliye hizmetleri devreye girmektedir. Bu aşamada söz konusu hizmetler ile bu hizmetin üretilmesinde kullanılan başlıca girdi olan mazot fiyatlarındaki artış önem taşımaktadır. Nitekim 2022 yılı Ekim sonu itibarıyla bu hizmetlerin fiyatlarında yıllık bazda yüzde 135,2, mazot fiyatlarında ise yüzde 233,5 düzeyinde artış gerçekleşmiştir. Dolayısıyla tarım ürünleri ve gıda fiyatlarındaki artışın önemli bir nedeni de nakliye ücretleri olmuştur.

Tablo 3: Temel Tarımsal Girdi Fiyatlarında Gelişmeler

Bu şekilde, tarımda pahalı girdilerle üretilen, sanayi işletmelerinde pahalı hammadde kullanılarak pahalı enerjiyle işlenen ve oldukça yüksek nakliye maliyetleriyle nihai tüketicilere sunulmak üzere marketlere gönderilen ürünler söz konusu olmaktadır.

Yüksek kira, enerji ve iş gücü maliyetlerine sahip olduğu söylenebilecek marketlerdeki fiyat artışlarını değerlendirmek için TÜFE içinde yer alan Gıda-İçecek Fiyatları Endeksi verilerine Tablo 3’de yer verilmiştir. Buradan görülebileceği gibi 2021 yılının Haziran ayına kadar Gıda- İçecek fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 20’nin altında seyretmiş, Temmuz ayından sonra yüzde 20’yi, Aralık ayı sonrasında da yüzde 40’ı aşmıştır. 2022 yılı Ekim ayında bu ürünlerin fiyatındaki yıllık artış yüzde 99, Kasım ayında yüzde 102’ye ulaşmıştır. Dolayısıyla dolar kuru, tarım girdi fiyatları, tarım ürünleri fiyatları ile gıda sanayi ürünlerindeki fiyat artışları, 2021 yılı Aralık ayından sonra, daha hızlı ve yüksek oranda perakende gıda ve içecek fiyatlarına yansımıştır.

Grafik 2: Tarım-Gıda Üretim Sürecinde Yıllık Fiyat Artışları %

Gıda fiyatlarındaki artışın yansımasının görülebileceği bir diğer alan da Hizmet Üretici Fiyat Endeksi’ndeki bir alt grup olan Yiyecek ve İçecek Sunum Hizmetleri olabilecektir. Bu nedenle Tablo 3’de bu endeksteki yıllık artışlara da yer verilmiştir. Buna göre endeksteki artış 2021 yılı Aralık sonrasında sürekli bir üst platoya yerleşmiş ve 2022 Ekim ayı itibarıyla yüzde 103’ü aşmıştır. Bu endeksteki artışların TÜFE içinde yer alan Gıda ve İçecek Fiyatları Endeksi’ndeki artışlara yakın ve paralel seyrettiği görülmektedir.

Türkiye önemli bir tarım ve gıda ürünleri ihracatçısıdır. Bu nedenle ihracatta ortaya çıkan gelişmeler iç fiyatları etkileyebilmektedir. Dolayısıyla Yurt Dışı Üretici Fiyatları Endeksi’nde yer alan Gıda Ürünleri Fiyat Endeksi’ndeki gelişmelerin incelenmesi gıda enflasyonunun olası farklı bir kaynağını ortaya koyacaktır. Tablo 3’den görülebileceği gibi, bu endeksteki yıllık artış, dolar kurundaki artışın belirginleştiği 2021 yılı Kasım ayı sonrasında hızlanmış ve 2022 yılı Eylül ayında yüzde 135,5’le en yüksek düzeye ulaşmış ve izleyen Ekim ayında yüzde 123,9 olmuştur. Dolayısıyla gıda ürünleri ihracat fiyatlarında da yüksek oranlı artışlar yaşanmıştır.

Diğer taraftan 2021 yılı Ocak ayından 2022 yılı Mart ayı sonuna kadar Gıda Ürünleri Yurt Dışı Fiyat Endeksi’ndeki artış hem Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi hem de Gıda Sanayi Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’nden daha yüksek olmuştur. Yani, bu dönemde gıda ihracatı cazip hale gelmiştir. Dolayısıyla söz konusu dönemde tarım ve gıda ürünleri fiyatlarının artmasında ihracat yoluyla arzın azalmasının da rolü olduğu söylenebilir. Ayrıca girişimcilerin yüksek fiyatla ihracat yapabilir hale gelmeleri, iç piyasa fiyatlarını arttırmak konusunda daha rahat davranabilmelerine imkân vermiş olabilir.

Tarım ve gıda ürünleri fiyatlarındaki artış, maliyetlerin yanında, arz yetersizliklerinden de kaynaklanabilecektir. Bu nedenle tarımsal üretimdeki gelişmelerin değerlendirilmesi uygun olacaktır. Bu amaçla Tablo 3’te çeyrekler itibarıyla tarım sektöründe büyüme hızları ile tarım sektöründe üretilen tüm ürünlerin ortalama fiyatını temsil eden tarım sektörü deflatöründeki değişmelere yani deflatör enflasyonuna yer verilmiştir.

Grafik 3: Tarımsal Üretim-Gıda Zincirinde Yıllık Fiyat Artışları %

Tablo 4: Temel Tarımsal Girdi Fiyatlarında Gelişmeler

Tablodan görülebileceği gibi 2019 ve 2020 yıllarında tarım sektörü yüksek sayılabilecek oranlarda büyürken, 2021 ve 2022 yıllarını içeren yedi çeyreğin dördünde küçülmüş, sadece üç çeyrekte büyüyebilmiştir. Bununla birlikte, 2021 yılının dört ve 2022 yılının ilk üç çeyreğinde sektörde üretim ortalama olarak yüzde 1,1 oranında azalmıştır. Ülke nüfusunun her yıl yaklaşık bir milyon düzeyinde arttığı, sayılarının 10 milyona ulaştığı söylenen sığınmacıların varlığı, 50 milyona yakın yabancı turistin ülkeye geldiği dikkate alındığında, tarımdaki üretim gerilemesinin gıdalarda fiyat artışlarına neden olması kaçınılmazdır. Nitekim tarım sektörü deflatör enflasyonunun 2021 yılı ikinci çeyreğinden itibaren artması da bunu teyit etmektedir.

Diğer taraftan Grafik 4 incelendiğinde tarım sektöründe büyüme eğiliminin aşağıya, tarım deflatörü enflasyon eğiliminin ise yukarıya doğru olduğu görülmektedir. Dolayısıyla tarım ve gıda ürünleri fiyatlarındaki artışın gerisinde arz artışındaki yetersizliğin de olduğu söylenebilir.

2. GIDA-TARIM ENFLASYONUNUN KAYNAKLARI

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde tarım-gıda enflasyonunu doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen faktörleri bütünsel olarak şöyle sistematize etmek mümkündür;

√ Faiz ve diğer makro ekonomik politikalara ilişkin olarak irrasyonel oldukları ortaya çıkan tercihler,

√ Bu tercihlere bağlı olarak reel döviz kurlarında ortaya çıkan yüksek oranlı artışlar ve bu artışların tarımsal üretimde kullanılan girdilerin büyük ölçüde ithalata dayalı olması nedeniyle girdi maliyetlerinde de çok yüksek oranlı artışlara neden olması,

√ Tarımsal ürün fiyatlarının uzun süre girdi fiyatlarından daha düşük artması sonucunda kâr marjlarının gerilemesine bağlı olarak çiftçinin üretim motivasyonunun azalması, daha az girdi kullanmak zorunda kalması ve bunlara bağlı olarak verim ve üretim artışının yetersiz kalması,

Grafik 4: Tarımda Büyüme Hızı Ve Deflatör Enflasyonu %

√ Verim ve üretim artışı yetersizken gıda talebinin nüfus artışı, sığınmacılar ve turist girişindeki artışlara bağlı olarak artması ve dolayısıyla arz-talep uyumsuzluğunun oluşması,

√ Bu uyumsuzluğa rağmen, dar ve sabit gelirlilerin gelirlerindeki reel gerilemeye bağlı olarak satın alma güçlerinin azalması nedeniyle gıda talebi desenini daraltmak ve azaltmak zorunda kalmaları, bu nedenle yokluk-kıtlık görülmemesi, dolayısıyla tarım politikası karar birimlerinin sorunun derinliğini göremeyerek gerekli önlemleri almamaları,

√ Akaryakıt ve elektrik fiyatlarındaki çok yüksek artışlar nedeniyle tarım ürünlerinin nakliyesi ve depolanması sürecindeki maliyetlerin de çok yüksek oranda artması ve buna bağlı olarak tarım ve gıda ürünleri fiyatlarının artışını beslemesi,

√ Önce pandemi ve sonra Rusya-Ukrayna Savaşı sürecine bağlı olarak küresel gıda fiyatlarındaki artışın ihracatı cazip hale getirmesi, 2021 yılı son çeyreğinden sonra kur artışlarının ihracatı cazip hale getirmesinin yarattığı etki, yani dış talebin ülke içi arzı olumsuz etkilemesi.

Kuşkusuz bu konjonktürel faktörler yanında bazı yapısal faktörler de bu süreci beslemiştir. Nitekim;

√ Tarımda küçük ölçekli işlemelerin yaygınlığı ve düşük emek/sermaye verimliliği,

√ Doğa koşullarına bağımlılığın yeterince azaltılamamasına bağlı üretim dalgalanmaları ve küresel iklim değişiklinin getirdiği olumsuzlukların (kuraklık, sel, dolu vb.) üretim artışını güçleştirmesi,

√ Fiyat dalgalanmalarına/ yetersizliklerine bağlı olarak ürün yetiştirme tercihlerindeki değişmenin üretimde istikrarsızlık yaratması ve bunun fiyatlara da yansıması,

√ Bilinçsiz/yetersiz eğitim almış üreticilerin yanlış üretim kararları ve yanlış girdi kullanımları (miktar, zamanlama hataları) sonucu oluşan üretim kayıpları,

√ Çiftçi örgütlenme bilinci ve düzeyinde yetersizlikler,

√ Çiftçi aleyhine piyasa koşulları,

√ Ambalaj koşullarındaki bilinçsizlikler, eksiklikler ve yanlışlıklar,

√ Lojistik sistemi/ağının yetersizlikleri (yetersiz soğuk hava deposu ve frigofirik nakil araçları),

√ Ürünlerin niteliğine bağlı olarak (dayanıksız ürünler), üretim-tüketim zincirinde yüksek fire oranlarıyla karşılaşılması,

√ Gereğinden uzun üretim- tüketim zinciri (optimumdan uzak aracı sayısı),

√ Bütün bunlara bağlı olarak etkin olmayan tarım ürünleri piyasaları.

Konjonktürel ve yapısal faktörler yanında tarım politikaları boyutunda:

√ Yetersiz/sağlıksız tarım istatistikleri (gerçek durumu bilememe), kayıt dışı işlemlerin fazlalığı, politika üretimi için yetersiz ön koşullar,

√ Politika öncelikleri, araçları ve yöntemlerde yanlışlıklar (popülizm-bilimsellikten uzaklık),

√ Uzun vadeli vizyonu olmayan, amaç ve hedefleri net konulmayan, sık değişen bakanlara bağlı olarak sık sık değişen yani istikrarsızlaşan politikalar,

√ Kolaycı çözüm arayışları (ithalat, parasal destek), yapısal sorunların parasal önlemlerle çözülebileceği beklentisi,

√ Bütün bunlara bağlı olarak yönetilemeyen, yönlendirilemeyen tarım sektörü.

Görüldüğü gibi tarım ürünleri fiyatları ve dolayısıyla gıda enflasyonu oldukça çok sayıda faktörden etkilenmektedir. Bu faktörlerin çokluğu gıda enflasyonuyla mücadelenin de güç olduğunu otaya koymaktadır.

3. GIDA-TARIM ENFLASYONUNUN ÇÖZÜMÜ

Türkiye’de gıda enflasyonun çözümü ve tarımın yeniden yapılandırılması için ulusal ve yerel boyutta eşanlı ve eş yönlü politika ve stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir.

A- Ulusal Boyutta Çözüm için Öneriler

Gıda enflasyonunun düşürülmesi ve bunun sağlanabilmesi için de tarım sektöründeki sorunların çözülmesi amacıyla ulusal boyuttaki önerilerimiz aşağıda sıralanmıştır:

1.İlgili tarafların ve üniversitelerin temsil edileceği Ulusal Tarım Konsey (UTAK) kurulmalı (Bitkisel, hayvansal, su ürünleri, ormancılık alt konseyleriyle), bu konsey politika üretim sürecinde etkin rol almalıdır.

2.“Tam Tarım Sayımı” yapılmalı, tüm tarımsal varlıklar kayıt altına alınmalıdır. Bu süreçte uydu ve hava fotoğrafları ile coğrafi bilgi sistemleri teknolojisinden de faydalanılmalıdır. Doğru bilgi olmadan doğru politika yapılamayacağı gerçeğinden hareketle, arazi, ürün, çiftçi gibi tüm boyutları dikkate alan bir “dinamik veri tabanı” ve “gözleme sistemi” oluşturulmalıdır.

3.İlçe düzeyinde tarım haritaları (toprak, iklim, ürün, su, hayvan, orman tali ürünler, yabani/endemik bitkiler) hazırlanmalıdır.

4.Tam sayım ve tarım envanteri sonrasında ürün bazında yerel/ bölgesel mukayeseli üstünlükler belirlenmelidir.

5.Mukayeseli üstünlüklere dayalı, gerekli/stratejik ürünlerde havza bazlı 5 yıllık; tutarları ve ödeme takvimi belli tarımsal destek programı açıklanmalıdır.

6.Gerçek çiftçi ve tarım politikaları bağlamında hedef kitlenin ve ürünlerin tespiti yapılmalıdır.

7.Çiftçi-köylü-toprak sahibi ayrımı yapılmalı, gerçek çiftçiler belirlenmelidir. Tüm üreticiler yetiştirdikleri/yetiştirmeyi planladıkları ürünler dikkate alınarak sertifikalandırılmalıdır. Bu üreticiler tarımsal faaliyetlerin olmadığı dönemlerde mutlaka eğitime alınmalı, yeni teknikler, sulama, ilaçlama, sağlıklı ürün yetiştirme, vb. konularda bilinçlendirilmelidir.

8.Sadece tarım için; bağımsız ve sade bir mevzuat çerçevesinde entegre bir örgütlenme modeli oluşturulmalı, hedef ürünlerde örgütlü olmayan çiftçiler destekten faydalandırılmamalıdır. Ayrıca tarımdaki örgüt enflasyonu çözülmeli, işlevsiz olanlar kapatılmalıdır.

9.Dayanıklı tüm ürünler sertifikalandırılmalı, coğrafi işaret kullanımı zorunlu hale gelmeli, tüketiciler aldığı ürünün yetiştirildiği bölge, yetiştiren çiftçi vb. tüm bilgilere ulaşabilmelidir.

10.Yeni nesil çiftçilerin en az lise mezunu olması sağlanmalı, uygun bölgelerde (araştırma enstitülerinin içinde de olabilir) yatılı “Tarım Meslek Liseleri” açılmalıdır. Bu liseler MYO ve ziraat/veterinerlik fakülteleriyle entegre edilmeli, tüm aşamalarda faydalanılabilecek bir burs sistemi oluşturulmalıdır.

11.Türkiye genelinde ziraat ve veterinerlik fakülteleri için sorumluluk bölgeleri tanımlanmalı, her fakülte bu bölgedeki tarımsal üretim, eğitim, Ar-Ge, kayıt-istatistik faaliyetlerinden sorumlu olmalıdır. Böylece bilim ve bilgi tarımın ve çiftçilerin daha fazla hizmetine sunulmuş olacaktır.

12.Tüm çiftçilere toprak tahlili ve reçeteli girdi kullanma zorunluluğu getirilmelidir.

13.Küresel ve ulusal gıda talep deseni öngörüleri yapılmalıdır. Üretim planlaması ve/veya yönlendirmesi bu öngörüler çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bu amaçla yeni ve yetkin uzmanlardan oluşan bir birim oluşturulmalıdır.

14.İlçeler düzeyinde genel ve tarımsal arazi kullanım planları yapılmalı, tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımı “gerçekten” engellenmelidir.

15.Türkiye için stratejik ürünler belirlenmeli (buğday, fındık, pamuk, süt, mısır, zeytinyağı gibi), bu ürünler için iç ve dış talep dikkate alınarak uzun vadeli stratejiler geliştirilmelidir.

16.Tüm çiftçilerin başlangıçta “ekim/dikim beyannamesi”, hasat zamanı ise “üretim beyannamesi” vermesi sağlanmalıdır. Tarımsal KİT’ler ve regülatör kuruluşlar yeniden yapılandırılmalıdır.

17.Temel girdilerde vergi indirimi (mazot, elektrik, tohum, gübre, sulama), bazılarında yüksek oranda destek sağlanmalıdır.

18. Tarımsal ürünler için mutlaka belli standartlara sahip lojistik sistemi zorunluluğu getirilmeli, ambalaj/taşıma sistemi çağdaş niteliğe kavuşturulmalıdır. Bunlar bir süre tarım ürünlerinin lojistik maliyetlerini artırsa da, düşecek olan fire oranlarıyla bunun kolaylıkla telafi edileceği unutulmamalıdır.

Görüldüğü gibi, tarımda yapılması gereken çok iş vardır. Ancak bunların daha hızlı ve etkin olarak hayata geçirilmesi için tüm çiftçilerin örgütlü olması büyük önem taşımakta, başarının ön koşulu da bu olmaktadır. Çünkü örgütler bir tür “arayüz” olarak tarımsal arazilerin, çiftçilerin, ürünlerin, üretimin kayıt altına alınması, çiftçilerin eğitilmesi konusunda çok büyük katkı yapabilecektir.

B- Yerel Boyutta Çözüm için Öneriler

Yerel boyuttaki önerilerimiz ise aşamalar itibarıyla aşağıda sıralanmıştır;

1. Aşama: Öncelikle ürün/ ilçe bazlı etkin/entegre (ortak tedarik, ortak kullanım, ortak satış/işleme, etkin danışmanlık) çiftçi örgütlenmesi sağlanmalıdır. Böylece toplu alımla girdilerde maliyet minimizasyonu, ortak kullanım araçlarıyla etkin kapasite kullanımı, ortak işleme ve satışla ileri katma değerlere ulaşma imkânı doğacak, çiftçiler oligopsonist piyasanın olumsuzluklarından kurtulacak, çiftçi gelirleri artacaktır.

2.Aşama: İl bazında kontrol laboratuvarı ve ilçe bazında seyyar kontrol araçlarıyla gerekli/uygun/zorunlu tüm tarım-gıda ürünleri denetimden geçirilmelidir.

3.Aşama: böylece haller, pazar yerleri, gıda sanayi, hipermarketlere sağlıklı ürünler verilebilecektir.

4.Aşama: İşlenmemiş ve işlenmiş tarım ürünlerinin nihai tüketiciye ulaştırılacağı üretici/ kooperatif marketler zinciri kurulmalıdır.

5.Böylece tüketiciler sağlıklı, istikrarlı, zincir küçüldüğü için daha düşük fiyatlı gıda ürünlerine ulaşabilecektir.

6.Bu süreçte her bir kooperatif; çiftçi, alan, verim, ürün, maliyet, fiyat, kalite vb. alanlarda veri tabanı/bankası oluşturabilecek, bu analizler strateji/politika oluşturulmasına girdi sağlanacaktır.

Bunların sonucunda maliyet minimizasyonu ve gelir artışı yoluyla çiftçi, sağlıklı, uygun fiyatlı ve düzenli ürün sağlamak yoluyla; tüketici, karşısındaki örgütlü çiftçiler nedeniyle daha büyük miktarda (toplu) ve sanayici ise daha sağlıklı ürün bulabileceği için bu uygulamalardan olumlu etkilenecektir.

SONUÇ

Türkiye’de tarım sektöründe yaşanan gelişmeler oldukça endişe vericidir. Bu endişe verici gelişmelerden biri olan gıda enflasyonu ise bir neden değil, bir sonuçtur. Pahalı girdilerle, optimumdan uzak ölçeğe sahip işletmelerde yeterli bilgi-bilinç olmadan yapılan ve yeterince arttırılamayan, istikrarsız nitelikteki üretim; nitelik standartları çok düşük lojistik zinciri ve ambalajlar, gereğinden fazla aracı, işlevsellikten uzak çiftçi örgütleri, üretici aleyhine piyasa yapıları, yanlış-yetersiz destekleme politikaları, birikiminden yeterince faydalanılamayan Bakanlık bürokrasisi…

Görüldüğü gibi gıda enflasyonunu düşürmek için, bu enflasyonla mücadeleye gelmeden önce tarımda yapılması gereken çok iş bulunmaktadır. Zira kalıcı çözüm, sonuçları ortadan kaldırarak (ithalat, kamu eliyle sübvansiyonlu gıda satmak vb.’yle) değil, nedenleri ortadan kaldırarak (örgütlü çiftçi, uygun maliyetli, istikrarlı ve artan üretimle) bulunabilecektir. Tarım ve bağlantılı boyutlardaki sorunların çözülememesi, sadece ekonomik değil, sosyal ve politik sonuçlar da üretebilecektir. Dolayısıyla Türkiye tarım politikalarını “ya yenileyecek ya da yenilecektir”…

 

Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 147
Sayfa Aralığı: 4-14

1967 yılında Manisa’ya bağlı Gülbahçe köyünde küçük bir tütüncü ailesinin dört çocuğunun üçüncüsü olarak doğmuştur. Ailesi, küçük yaşlarında kuzu ve inek çobanlığı ve bakımı, lise ve üniversite yıllarında köylerinde bulunan kahvelerinde garsonluk görevi vermiştir. Yaşar UYSAL ilköğrenimini Gülbahçe Köyü İlkokulu'nda, orta öğrenimini Muradiye Lisesi'nde tamamlamıştır. Üniversite ve sonrası eğitimlerini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde almıştır. Lisans eğitimini 1988 yılında maliye, Yüksek Lisans eğitimini “Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde İzlenen tarım Politikalarının Tarım Sektörü Üzerine Etkileri” adlı teziyle 1990 yılında iktisat bölümünde tamamlamıştır. UYSAL "Bölüşüm İlişkileri ve Bu İlişkilerin Düzenlenmesinde Etkili Olabilecek İktisat Politikalarının Değerlendirilmesi, (Türkiye Örneği)" isimli teziyle 1998 yılında doktor ünvanını almıştır. 1992 yılında DEÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, İktisat Politikası Anabilim dalında asistanlığa başlayan ve 2002 yılında Doçent, 2008 yılında Profesör unvanını alan UYSAL, halen aynı Fakülte’de Öğretim Üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Yaşar Uysal burada İktisat Politikası, Rekabet Teorisi ve Politikası, Para Politikası, Tarım Ekonomisi, İktisat Sosyolojisi dersleri vermektedir. Yaşar UYSAL bu görevinin yanında 1994-2005 yılları arasında 12 yıl boyunca İzmir Ticaret Borsası'nda iktisat müşaviri ve AR-Ge birimi müdürü görevini yürütmüştür. Uysal bu dönemde ayrıca Ege Giyim Sanayicileri Derneği’nin de (1997-2002) danışmanlığını yapmıştır. UYSAL ayrıca, kuruluş çalışmaları sırasında Ulusal Pamuk Konseyi’nin Genel Sekreterliğini de yürütmüş, Konsey tüzüğünün hazırlanmasına önemli oranda katkı yapmıştır. Yaşar UYSAL, Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi amacıyla AB Komisyonu Türkiye Temsilciliği tarafından oluşturulan “AB Takımı”nda da yer almaktadır. Bu çerçevede İspanya, İtalya, Belçika, İngiltere, Hollanda, Avusturya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan inceleme ve araştırma gezilerinde bulunmuştur. Yaşar Uysal bu bağlamda ayrıca 1998-2002 yıllarını kapsayan dönemde TOBB adına tarım sektörünün AB’ye uyum çalışmalarını yürüten Komitede görevlendirilmiştir. Uysal ayrıca 2007-2008 yılları arasında İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinde danışmanlık yapmıştır. 2011 yılından itibaren yeniden başladığı bu danışmanlık görevine devam etmektedir. Uysal diğer taraftan 2009 yılından itibaren Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’nde Yönetim Kurulu Danışmanı olarak da çalışmaktadır. Yaşar UYSAL, ayrıca, bireysel ve ortak olarak hazırladığı çalışmalarla çeşitli ödüller almıştır. 1993 yılında Yaşar Eğitim Vakfı'nın açmış olduğu "Türkiye'de Hayvancılığın Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri" konulu bilimsel yarışmada "Türkiye Hayvancılık Sektörünün Sorunlarının Çözümüne Yönelik Bütüncül Bir Yaklaşım" isimli çalışmasıyla ikincilik, İstanbul Ticaret Odasının 1994 yılında açmış olduğu "Türkiye'de Araştırma, Geliştirme ve Teknoloji Üretimi Nasıl Yaygınlaştırılabilir?" konulu yarışmada "Türkiye'de Ar-Ge ve Teknoloji Üretiminin Yaygınlaştırılmasına Yönelik Bütüncül Bir Yaklaşım" isimli çalışmayla birincilik, Milliyet gazetesinin "Geleneksel Milliyet Büyük Ödülleri" yarışmasında "Ekonomi anadalında", "Türkiye ve Benzer Ülkelerde İstikrar Programları ve Türkiye İçin Bütüncül Bir Yaklaşım" isimli çalışmayla birincilik, 1996 yılında yine "Geleneksel Milliyet Büyük Ödülleri" yarışmasında "Türkiye’nin Sorunları Anadalında", “Bilgi Toplumuna Giderken Türkiye’de Eğitim Sisteminin Yeniden yapılanması” isimli çalışmayla üçüncülük, 1996 yılında Dünya Gazetesinin açtığı Piyasa Ekonomisinin Geleceği konulu yarışmada, “Bilgi Toplumu ve Piyasa Ekonomisinin Geleceği” isimli makaleyle Mansiyon, 2003 yılında TÜGİAD Ekonomi Ödülleri yarışmasında “Global Gelişmeler ve Ulusal Koşullar ışığında Türkiye İçin Kur Sistemi Seçenekleri”, isimli çalışmayla üçüncülük ödülü almıştır. Yaşar Uysal’ın bireysel ve ortak olarak 12 kitap, 36 makale yayınlamış, 32 bildiri sunmuş ve 300’ü aşkın konferans ve seminer (İzmir, Manisa, Uşak, Afyon, Kütahya, Aydın, Denizli, Burdur, Muğla, Balıkesir, Çanakkale, İstanbul, Edirne, Kastamonu, Eskişehir, Bursa, Kastamonu, Ankara, Konya, Karaman, Kırşehir, Kırıkkale, Adana, Mersin, Antalya, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Diyarbakır, ŞanlıUrfa, Adıyaman, Kilis, Kayseri, Samsun, Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Erzurum, Kars, Ağrı, Van, Hakkari) vermiş olup, ayrıca ulusal düzeyde bir Kongre organizasyonunun Koordinatörlüğünü de yapmıştır. Uysal son yıllarda köylerde de seminerler vermeye başlamış ve bu çerçevede, Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Manisa, Aydın, Muğla, Mersin, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Gaziantep’e bağlı yaklaşık 70 köyde tarım politikaları, çiftçi örgütlenmesi ve yeniden yapılanma konularında seminerler vermiştir. Bunların yanında Yaşar UYSAL halen Manisa’ya bağlı Gülbahçe köyünde: tütün, pamuk, buğday ve sebze üretimi de yapmaktadır.

Bir cevap yazın