İktisatta Bilimsel Suistimaller: “Hiç Yok’’tan Farkındalığa – Altuğ Yalçıntaş (İTD 70)


Türkiye’de 15 Temmuz 2016’dan bu yana yaşananlar bilenen bir tehlikenin göz göre göre nasıl önlen(e)mediğini, en sonunda da bütün ülkenin felaketine yol açacak bir girişime nasıl yol açtığını gözlerimizin önüne serdi. Bu acı tecrübe sırasında, özellikle olayların sıcaklığını koruduğu ilk bir hafta içinde, sosyal medyada çok kullanılan bir ifade (“hashtag”) “durum çok ciddi, beyler” oldu. Bu ifade, konuyla ilgili defalarca yapılan uyarıların, tutulan raporların, kişilerin ve kurumların beyanlarının on yıllar boyunca dikkate alınmadığını ve bunun ardından gelen pişmanlığı ifade ediyor. “Beyler” ifadesi ise kabahatli olan tarafın, bir anlamda, erkekler olduğunu belirtiyor gibi. Benzer bir durum, 2008 Finansal Krizi’nden sonra da dile getirilmişti. Bu konuda yazılan çok sayıda yazı arasında Irene van Staveren’in “The Lehman Sisters Hypothesis” adlı çalışmasına bakılabilir.

Bu tür tehlike uyarıları, Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihinde defalarca yapıldı – ve o kadar çok yapıldı ki uyarılar artık hepimizin bildiği çoban hikâyesine döndü. Yani miktarı artan bir malın piyasa değerinin düşme eğilimine girmesi gibi, sıkça yapılan aynı türden uyarı ve ihbarlar, birçoğumuzda artık bu uyarı ve ihtarların (değişim) değerinin düşük olduğu algısına yol açtı. Fakat klasik politik iktisattan bildiğimiz gibi, bir metanın değişim değerinin düşüyor olması (ve hatta sıfıra yakınsaması) o metanın kullanım değerinin yani faydasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Yani, tehlike uyarılarının kullanım değeri hep pozitifti. Miktarının artmış olmasından ötürü düşen değişim değeri sanki bu uyarıların faydasının da ortadan kalktığı yönünde bir yanılsama yarattı, o kadar. En sonunda da 15 Temmuz olayları başımıza geldi.

Bence bu durumdan dersler çıkarmalıyız. Bir siyaset bilimci olmadığım için konunun siyaset bilimini ilgilendiren yönünü uzmanlara bırakıyorum. Benim bu yazıda dikkat çekmek istediğim konu, iktisadın içinde bir bilim olarak iktisadın gidişatına ilişkin yapılan uyarılardır. Bu uyarılar özellikle son dönemde o kadar sık yapılır oldu ki, bunların sanki hiçbir faydası yokmuş gibi bir yanılsama içine düştük. Bu halde de kalmaya devam ediyoruz. İktisadın içindeki (paralel, dikey ya da her ne şekilse) yapılanmalara karşı kayda geçen bazı uyarıları not edelim:

  • Karl Marx. 1859. Politik İktisadın Eleştirisi Üzerine. (Çeşitli yayınevleri tarafından yapılan baskılar).
  • Thorstein Veblen. 1909. “The Limitations of Marginal Utility” Journal of Political Economy 17 (9): 620-636.
  • Glenn E. Hoover. 1926. “The Present State of Economic Science” Social Forces 5 (1): 57-60.
  • Daniel Bell ve Irving Kristol (der.) 1981. The Crisis in Economic Theory. New York: Basic Books.

2008 Finansal Krizi’nden sonra yapılan bazı yayınlar:

  • Colander ve diğerleri. 2009. “The Financial Crisis and the Systematic Failure of Academic Economics” Critical Review: A Journal of Politics and Society 21 (2-3): 249-267.
  • Tony Lawson. 2009. “The Current Economic Crisis: Its Nature and the Course of Academic Economics” Cambridge Journal of Economics 33 (4): 759-777.
  • Alan Kirman. 2010. “The Economic Crisis is a Crisis for Economic Theory” CESifo Economic Studies 56 (4): 498-535.
  • Larry Elliot. 2010. “Rescuing Economics from Its Own Crisis” The Guardian, 8 Kasım.
  • Terry Harvey. 2012. “How Economists Contributed to the Financial Crisis” Forbes, 2 Haziran.

“Nedir bu iktisadın sorunu?” başlıklı ya da temalı yayınlara bazı örnekler:

  • Benjamin Ward. 1972. What’s Wrong with Economics. New York: Basic Books.
  • Edward Fullbrook (der.) 2004. A Guide to What is Wrong with Economics. London: Anthem Press.
  • Peter Coy. 2009. “What Good are Economists Anyway?” Bloomberg Businessweek, 16 Nisan.
  • Paul Krugman. 2009. “How Did Economists Get It So Wrong?” The New York Times, 6 Eylül.

Marx ve Veblen ile başlayan bu literatür özellikle 2008 Finansal Krizi’nden sonra Ortodoks birçok yayın organında yayınlanan (popüler) makalelerle sürmeye devam ediyor. Dikkat edilirse bu yayınların neredeyse tamamı iktisadın bugünkü halinden büyük ölçüde iktisatçıları sorumlu tutuyor. Bu yayınlar bireysel ve araştırma guruplarındaki iktisatçıların edimlerinin iktisadın itibarının ve açıklama gücünün azalmasına neden olduğunu öne sürüyor. Bu yönde kanıt sunuyor.

Özellikle son yıllarda iktisadın içinde bulunduğu ahlâki çöküntüye ilişkin iktisat tarihçileri ve iktisat felsefecileri çok sayıda yayın yaptılar. Hatta iktisat felsefesinin bağımsız bir çalışma alanı olmasının sebebi, bir yerde, iktisadın “içinden” iktisada en sert eleştirileri yönelten Deirdre N. McCloskey’nin iktisadın retoriği üzerine çalışmaları oldu. McCloskey şu anda erdem etiği üzerine çalışıyor. İktisadın neden çağdaş dünyayı açıklayamadığı üzerine yayın yapıyor. Bu yayınlardan bir tanesini burada anmış olalım: Bourgeois Dignity: Why Economics Can’t Explain the Modern World (2010).

Aslında Adam Smith’in The Theory of Moral Sentiments (1759) adlı çalışmasını iktisada giriş ve iktisadın tarihi derslerinde bütünüyle ihmal ettiğimiz bir gerçek. Bu derslerde (bir anlamda, iktisadın eril bir disiplin olduğunu kabul ederek) iktisadın babasının Adam Smith, “modern” iktisadın ilk kült kitabının da The Wealth of Nations (1776) olduğunu anlatıyoruz. The Theory of Moral Sentiments’in The Wealth of Nations’tan önce yayınlanmış olduğunu göz ardı ederek, Adam Smith’in bir ahlâk felsefecisi olduğunu unutarak ve aslında bir bilim olarak iktisadın bir ahlâk disiplin olduğu gerçeğini gizleyerek.

İktisadın içinde bulunduğu durumun diğer bilim dallarından ayrı olduğunu düşünmek hata olur. İktisada yöneltilen eleştiriler on yıllardır zaten sosyolojiye, siyaset bilimine, psikolojiye, tarihe ve diğer toplumsal ve beşeri bilim dallarına yöneltiliyordu. Ancak 2008 Finansal Krizi’nden sonra iktisadın durumu bir parça başkalaştı. İktisat kapitalizmin son büyük krizinden bu yana tıp bilimlerine yöneltilen eleştirilerin benzeri eleştirilere maruz kalıyor. Tıp doktorlarının dahil olduğu çıkar çatışmaları ve yolsuzluk iddiaları iktisat doktorlarının da başını ağrıtıyor. Bugün artık farkına vardık ki iktisatçıların yaptığı hataların sonuçları her zaman bireysel değil. Bireysel iktisatçıların hataları toplumsal sonuçlara yol açıyor. İşin kötüsü, iktisatçıların içinde bulunduğu bilimsel suistimal vakalarının cezasını o suistimale bulaşanlar değil iktisatçılar komünitesi ve genel olarak toplum ödüyor. İktisatta suistimal vakalarının sayısı son yıllarda o kadar fazla arttı ki, bu vakaların bazıları suistimale karışan iktisatçıları bazı yaptırımlarla karşılaşmasına neden olsa da, genel olarak iktisadın itibarı büyük yara aldı. Almaya da devam ediyor.

Bu vakaların ehemmiyeti (significance) çok yüksek çünkü bu vakalar iktisatçıların bugüne kadar sorumlu davranış olarak bildiği alanlarda cereyan ediyor. Bir örnek olması açısından geçtiğimiz aylarda bazı popüler blog sayfalarında tartışılan bir vakaya buraya değinmekte fayda olabilir. Bu vaka iktisadın en itibarlı dergilerinden olan American Economic Review’ın editörlerinden Hilary Hornes’un dahil olduğu bir süreci anlatıyor. Bu derginin son yıllardaki kabul oranı %8’dir. Bu vaka ardından iktisattaki (ve diğer bilimlerdeki) “hakem süreci” yeniden sorgulanmaya başladı.

Harvard Kennedy School’dan Profesör Geroge J. Borjas’ın kişisel blog sayfasında anlattığı bu vakada (Borjas 2016) Petra Persson (Stanford) ve Maya Rossin-Slater (California, Santa Barbara) adlı iki iktisatçının “Family Ruptures, Stress, and the Mental Health of the Next Generation” başlıklı bir makalesi 2014 yılında American Economic Review dergisinin yerleşik hakem sürecine girer ve dört hakemden yayınlanması yönünde gelen öneri sonucunda yayınlanmak üzere kabul alır. Derginin eş-editörlüğünü UC Berkley’den Profesör Hilary Hornes yürütmektedir.

Ancak makalenin yayına kabul edilmesinden ve özetin American Economic Association websitesinde “forthcoming” olarak ilan edilmesinden sonra Economics Job Market Rumors adlı web sitesinde bu makaleyle ilgili bir tartışma başlar. Tartışmayı başlatan yazarlar “Family Ruptures” başlıklı makalenin 1978 ve 2011 yıllarında yayınlanan iki makaleyle birçok benzerlik taşıdığını, aynı ya da benzer verileri kullandığını ve yer yer intihal yaptığını iddia eder (Huttunen ve Niskanen 1978 ve Class vd. 2011).

Economics Job Market Rumors’ta büyük gürültü koparan bu tartışma bir ay içerisinde bir skandala dönüşür çünkü American Economic Review’ın editörü olan Hilary Hornes “Family Ruptures” makalesinin yazarlarından biriyle birlikte yayınladıkları başka bir çalışmanın eş-yazarıdır. Ortak makaleleri olan iki iktisatçıdan biri diğeri lehine sonuçlanabilecek editörlük sürecinin başında durmaktadır. Bu durum açıkça bir çıkar çatışması yaratacak niteliği haizdir çünkü her editör yayınlanmak üzere gönderilen makalelerin hangi hakeme gönderileceğini belirler. Bu da makalenin kabul veya ret sürecini doğrudan etkiler. American Economic Review dergisi bu ve benzeri bir durumun ortaya çıkmaması için bir yönergeyi web sitesinde çok önceden yayınlamıştır. Skandal bununla da sınırlı kalmaz. Economics Job Market Rumors’ta söylendiğine göre makale hakem sürecine gönderilip kabul edildikten sonra yazarlar tarafından bazı dipnotlar konulmak suretiyle değiştirilmiş ve bu haliyle yazı tekrar hakemlere gönderilmemiştir.

Bunun üzerine, Retraction Watch adlı bağımsız web sitesi konuyu ele alan bir yazı yayımlar (Willingham 2016). Konu daha da popüler hale gelir.

İdeal koşullar altında, American Economic Review eş-editörünün bu makale için hakem sürecindeki rolünü bırakması ve bunu açıklamış olması, ayrıca bu makalenin dergi (ve en ideal koşullar altında hakemler) tarafından reddedilmiş olması gerekirdi. Maalesef ideal olmayan bir dünyada yaşıyoruz. Elbette ideal olmayan koşullar altında itibarlı kurumlardan doktora derecesine sahip iki akademisyeni onların ve diğerlerinin görüşü olmadan suçlamak bu yazarlara (ve editöre) hak etmedikleri bir cezayı vermek demek olur. Zaten sorun da burada: ne hakem süreci denetim, sorgulama, kontrol ve bunun gibi olması gereken sonuçları veriyor ne de elimizde hakem süreci ve bunun gibi diğer akademik süreçlerin sonucunda ortaya çıkan pürüzleri gidermek için (profesyonel kıskançlıklar e ideolojik farklılıklar gibi) kurumsallaşmış her hangi bir araç var. Ve eğer eldeki vakalarda büyük başlar rol almışsa, o başlar hiçbir yaptırıma uğramıyor.

Dahası var. Elimizde, akademide kişisel ve sosyal bağların yükselme ve yayın süreçlerinde ne derece önemli olduğunu ispat eden birçok çalışma var. Bunlardan sadece biri Tommaso Colussi’nin 2015 yılında SSRN’de tartışma metni olarak yayınlanan çalışması (Colussi 2015). Colussi bu çalışmasında yayınlanan makalelerin yazarları ve bu makalelerin yayınlandığı dergilerin editörlerinin arasındaki ilişkiyi kişilerin akademik geçmişleri üzerinden türettiği ve 1620 makale, 2015 yazarı içeren veri seti yardımıyla ortaya koyuyor. Yazarın bulduğu sonuçlar çarpıcı: bir akademisyenin doktora öğrencisinin yayın performansı o akademisyenin bir derginin editörü olması durumunda üç yılda bir makale oranında artıyor. Benzer durumda atıf sayıları %27 oranında artıyor. Yani geçtiğimiz aylarda American Economic Review’da olup bitenler zaten hepimizin bildiği, istatistiklerle defalarca ispatlanmış, ama yalnızca küçük bir azınlığın da yıllardır uyardığı bilimsel suistimal vakalarından sadece bir tanesi.

Üzülerek söylemek istiyorum, hakem sürecinin arzu edilen sonuçlara yol açmadığına dair verilen örnekler ve anlatılan hikâyeler yukarıda değindiklerimle sınırlı değil. Önümüzdeki aylarda yayınlamayı planladığım yazılarda bu örneklere ve hikâyelere değinmeyi planlıyorum. Şimdilik sadece şunu söyleyerek bitiriyorum: 15 Temmuz’dan bu yana Türkiye’de birçok yorumcunun “Ee, biz demiştik” sözünü tekrar etmemek için iktisatçılar olarak bir an önce yapılması gerekenleri düşünmeliyiz. “Durum çok ciddi, beyler.”

Kaynakça

Borjas, George J. 2016. “A Rant on Peer Review” LaborEcon, Kişisel Blog Sayfası, 30 Haziran: https://gborjas.org/2016/06/30/a-rant-on-peer-review/ (Erişim tarihi Temmuz 2016).

Class, Q. A., P. Lichtenstein, N. Langström ve B. M. D’Onofrio. 2011. “Timing of Prenatal Maternal Exposure to Severe Life Events and Adverse Pregnancy Outcomes: A Population Study of 2.6 Million Pregnancies” Psychosom Med., 73 (3): 234-41. Doi: 10.1097/PSY.0b013e31820a62ce.

Colussi, Tommaso. 2015. “Social Ties in Academia: A Friend is a Treasure” SSRN Working Paper No: 2675471 http://ssrn.com/abstract=2675471 (Erişim tarihi: Temmuz 2016).

Huttunen, Matti O. Ve Pekka Niskanen. 1978. “Prenatal Loss of Father and Psychiatric Disorders” Arch Gen Psychiatry 35 (4): 429-431. Doi: 10.1001/archpsyc.1978.01770280039004.

McCloskey, Deirdre N. 2010. Bourgeois Dignity: Why Economics Can’t Explain the Modern World (Chicago: Chicago University Press).

Staveren, van Irene. 2014. “The Lehman Sisters Hypothesis” Cambridge Journal of Economics 21. Doi: 10.1093/cje/beu010.

Willingham, Emily. 2016. “Economists Go Wild Over Overlooked Citations in Preprint on Prenatal Stress” Retraction Watch, 26 Mayıs: http://retractionwatch.com/2016/05/26/economists-go-wild-over-overlooked-citations-in-preprint-on-prenatal-stress/ (Erişim tarihi Temmuz 2016).

Bir cevap yazın