Enflasyonu düşürmenin bedeli, faizi yükselterek tüketimi kısıtlayıp büyümenin düşmesine ve işsizliğin artmasına katlanmak şeklinde olacağı için oy kaybına yol açar. O nedenle yüksek enflasyonlu büyüme yaklaşımı Türkiye’de siyasetçilerin bilinçli ya da bilinçsiz tercihi haline gelmiştir.
Enflasyon, belirli bir sepette yer alan mal ve hizmetlerin ağırlıklandırılmış fiyat ortalamasının sürekli bir artış eğiliminde olması demektir. Büyüme, bir dönemin GSYH’sinde bir önceki dönemin GSYH’sine göre reel (enflasyondan arındırılmış) artış demektir.
Gelişmiş ekonomilerde enflasyon yüzde 1 – 2 dolayında, büyümenin de 2 – 3 dolayında olması ideal durum olarak kabul edilir. Gelişmekte olan ekonomiler söz konusu olduğunda bu oranlar enflasyon için de büyüme için de yüzde 5 olarak kabul edilir. Bu oranlar ortalama olarak kabul edilmelidir, bazı ekonomiler için bunlar farklı olabilir. Örneğin Çin açısından ideal durum yüzde 2 dolayında enflasyon yüzde 7 ve üzeri büyümedir.
Genellikle enflasyonda bu oranların üzerine çıkıldığında ve büyümede bu oranların altına düşüldüğünde telaş başlar ve merkez bankası ile maliye bakanlığı harekete geçer. Enflasyon birkaç istisna dışında bütün ülkelerde en ciddi sorun olarak algılanır ve sıkı bir mücadelenin konusunu oluşturur.
Türkiye ve Arjantin bu birkaç istisnadan ikisidir. Bu iki ülke enflasyonu denetlemek yerine daima büyümeyi kollarlar. Büyüme eğer yeterince yüksekse ve eğer büyümeyi düşürerek enflasyon kontrol edilebilecekse bunu yapmazlar.
Grafik 1, Türkiye’nin 2003 ile 2022 arasındaki enflasyon ve büyüme çizelgesini gösteriyor (grafik TÜİK verileri kullanılarak tarafımca hazırlandı).
Grafik, son yirmi yıl süresince enflasyonun ve düşük kaldığı birkaç yıl istisna tutulursa büyümenin de hep yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu süre boyunca enflasyon ortalaması yüzde 14,3, büyüme ortalaması da yüzde 5,5 olmuştur. Büyüme ortalaması gelişmekte olan ülkeler için ideal düzeyde olmakla birlikte enflasyon ortalaması gelişmekte olan ülkeler için ideal kabul edilen ortalamanın üç katı yüksekliktedir.
Grafik 1. Enflasyon ve Büyüme

Böyle bir görünümde olan bir ülke normal olarak enflasyonu düşürmeyi amaç edinir. Bunu yapmanın yolu faizi en azından enflasyon düzeyinde tutmaktır.
Eğer merkez bankası enflasyon hedeflemesi yöntemiyle enflasyonu düşürmeye yöneliyorsa o zaman para politikasını (özellikle de faiz politikasını) buna göre oluşturmak zorundadır. TCMB, enflasyon hedeflemesi yoluyla enflasyonu düşük tutmayı (fiyat istikrarını sağlamayı) hedeflemektedir.
Grafik 2. Hedeflenen, Gerçekleşen Enflasyon Oranı ve Para Politikası

Grafik 2, TCMB’nin hedeflediği enflasyon oranını, uyguladığı para politikasını (faiz oranlarını) ve gerçekleşen enflasyon oranını gösteriyor (kaynaklar: TCMB politika faizi ve TÜİK TÜFE verileri).
Grafik, asıl amacın büyümeyi yüzde 5’in üzerinde tutabilmek olduğunu, hedeflenen enflasyona ulaşmak için değil, büyümeyi yüksek tutabilmek için faizin düşük tutulduğunu açık biçimde gösteriyor.
Buradan iki sonuç çıkar: (1) Türkiye, aralarında yer aldığı gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesini yakalayabilmek için aynı grubun katlanmak zorunda olduğu enflasyonun üç kat fazlasına katlanmak zorunda kalıyor. (2) Bu gerçeği kabullenerek enflasyonla gerçekte hiçbir zaman mücadele etmiyor, enflasyonla mücadele edilecekmiş gibi verilen demeçler gerçeği yansıtmıyor.
Türkiye, büyüme modelini, tüketimi körüklemek ve bu yolla talep yaratarak üretimi artırmak yaklaşımı üzerine kurmuştur. Bu yaklaşım enflasyonu düşürmeyi değil, tam tersine yüksek tutmayı hedefler. Onun için de faizi enflasyonun altında belirlemeye yönelir. Faizin enflasyonun altında oluşması demek tasarruf sahibini değil, borçlanarak harcama yapmayı tercih edeni kollamak demektir. Çünkü enflasyon yüksek, faiz düşük kaldıkça insanlar ellerinde para tutmanın, tasarruf yapmanın anlamsız olduğunu, kendilerine kaybettirdiğini görür ve tüketimlerini artırırlar. Artan tüketim, bir yandan enflasyonu yükseltirken bir yandan da üretimi artırır ve ekonomi büyür. Büyüyen ekonomide işsizlik artmaz, sorunlar halının altına süpürülür. Bu son derecede akıllıcaymış gibi görünen modelin bir tek sorunu vardır: Sürdürülebilir olmaması.
Özetle belirtmek gerekirse Türkiye’ de siyasetin, ekonomi alanındaki gerçek amacının enflasyonu düşürmek değil, büyümeyi yüksek tutmak olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaklaşım bu döneme özgü değildir, öteden beri tercih bu yöndedir. Enflasyonu düşürmenin bedeli, faizi yükselterek tüketimi kısıtlayıp büyümenin düşmesine ve işsizliğin artmasına katlanmak şeklinde olacağı için oy kaybına yol açar. O nedenle yüksek enflasyonlu büyüme yaklaşımı Türkiye’de siyasetçilerin bilinçli ya da bilinçsiz tercihi haline gelmiştir. Türkiye’nin enflasyon sorununu kalıcı olarak çözememesinin nedeni budur.
Sayı: İktisat ve Toplum Dergisi 152Sayfa Aralığı: 4-6





Bir cevap yazın